“İki at kadar büyük.
Gözleri ateş topu gibi parlıyor.
Uzun, jilet gibi keskin pençeleri var.
Ickabog geliyor…”
Bir zamanlar Kornukopya Krallığı dünyanın en mutlu yeriydi. Bir sürü altını, hayal edebileceğiniz en zarif bıyıklara sahip bir kralı ve yediğinde insanı mutluluktan dans ettirecek kadar nefis yiyecekler sunan kasapları, pastacıları ve peynircileri vardı.
Her şey mükemmeldi – tabii efsaneye göre korkunç canavar Ickabog’a ev sahipliği yapan Kuzey’deki çamurlu ve sisli Bataklık Diyarı dışında. Ickabog’un çocukları terbiye etmek için onları korkutmak amacıyla anlatılan bir efsaneden başka bir şey olmadığını aklı başındaki herkes bilirdi. Fakat efsanelerin tuhaf bir yanı vardır, bazen kendi kendilerine can bulurlar.
Bir efsane çok sevilen bir kralı tahtından edebilir mi? Bir zamanlar refah içindeki bir ülkeye diz çöktürebilir mi? Peki bir efsane iki cesur çocuğu hiç istemedikleri, hatta akıllarının ucundan dahi geçmeyen bir maceraya sürükleyebilir mi?
Çocuklarına anlattığı masal
J.K. Rowling’in on yılı aşkın bir süre önce kendi çocukları küçükken onlara uyku zamanı anlatmak için kaleme aldığı özgün bir masaldır. Yazdığı hikâye hoşuna gitmesine karşın J.K. Rowling yıllar içinde bunun sadece kendi çocuklarına özel bir metin olarak kalması gerektiğini düşünmüştür. Şimdiyse ailesinin çok sevdiği bu hikâyeyi Covid-19 pandemisi sırasında evlerinde kalan çocukları, anne babaları ve çocuklarla ilgilenen herkesi eğlendirmesi için paylaşmaya karar verdi. Kitap YKY’den çıktı.
Sesli okunmak için yazılan Ickabog hayali bir ülkede geçiyor. Yazarın diğer çalışmalarıyla hiçbir bağı olmayan tek bir hikâye ama J.K. Rowling’in metinlerinde sık sık işlenen temaları da içeriyor.