Her yıl yaklaşık 10 milyon turistin ziyaret ettiği tarihi bölge, 1972 yılında Antalya iç limanı ve Kaleiçi semti, özgün dokusu nedeniyle “Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu” tarafından “SİT bölgesi” olarak koruma altına alındı. Turizm Bakanlığı’na “Antalya- Kaleiçi Kompleksi” restorasyon çalışmasından dolayı, 28 Nisan 1984’de FİJET (Uluslararası Turizm Yazarları Birliği) tarafından “Turizm Oscarı” olarak adlandırılan “Altın Elma” ödülünü aldıran bölge günümüzde Kaleiçi otelleri, pansiyonları, restoranları ve barları ile eğlence merkezi haline gelmiş durumda.
“Aslına uygun restore ediliyor”
Tarihi yapılara açılan ve ziyaretçileri geçmişe götüren kapılar, el oyması işlemeleriyle ve birbirinden farklı yapılarıyla dikkat çekiyor. Kapılar inşa edildiği döneme dair karakteristik özellikler taşırken, Antalya’nın sadece mimari tarihi hakkında fikir vermekle kalmıyor, aynı zamanda bölgedeki yaşam tarzını, gelenek ve görenekleri de en iyi şekilde gözler önüne seriyor.
Geçmişten bugüne milyonlarca elin dokunduğu ve ardında binlerce yaşantının gelip geçtiği kapılar zamanla yıpranmış olsa da yer yer tarihi yapıları bozulmadan restore ediliyor. Kızılçam ağacından yapılan bu kapıların üzerinde el işlemeleri de bulunuyor. Kapılara yine eski ve el yapımı kulplar, tokmaklar ve posta kutuları eşlik ediyor.
“Evlerin ana maddesi kereste, ana direkler ise sedir ağacından”
“Antalya’nın Hafızası” olarak nitelendirilen yerel tarihçi Hüseyin Çimrin Kaleiçi’ndeki yapılar hakkında bilgiler verdi. Çimrin, “Konutların yapı malzemelerinin ana maddesi, Antalya Ormanlarından sağlanan kerestedir. Binayı taşıyan ana direkler ise sedir ağacındandır. Odaların tabanları, dolaplar, merdivenler ve kapılar ise ahşaptır. Üst katlar ‘Bağdadi’ dediğimiz ahşap çıta kafeslerden oluşur ve üstü kireç-kum karışımı harçla kaplanmıştır. Alt katta taşlık dediğimiz yer, çoğu zaman çakıl taşı mozaikle kaplanmıştır” dedi.
“Tokmaklar ekonomik durumun göstergesi”
Çimrin, kapıların ve kapılarda bulunan aksesuarların içerdiği anlamların da en az mimari yapı ve kullanılan malzemeler kadar önemli olduğuna dikkat çekti. Kapılardaki tokmakların evde oturan ailenin ekonomik durumuna göre şekil aldığını belirten Çimrin “El şeklinde, aslan figürlü, tunç madeninden döküm yapılmış tokmaklar zengin ailelerin kapılarında daha sık görüşülürken, daha basit ve çarşıdaki demirciler tarafından hazırlanan tokmaklar ise orta halli ailelerde görüldü. Dar gelirli ailelerin kapılarına baktığımız zaman her iki kanadının birleştiği yerde, evde yokuz anlamında ip bağlanacak veya kilit asılacak birer halka bulunuyordu. Yine zengin ailelerin kapılarında süslü tokmakların haricinde, komşular için düşünülmüş¸ biri büyük, diğeri küçük iki halka vardı. Küçük halka, yoldan geçen komşu veya eve gelen tanıdık bir bayan misafir içindi. Büyük halka çalındığı zaman, kapıda bir erkek kişinin bulunduğu anlaşılır, evin hanımı gerekli örtünmeyi yaptıktan sonra genellikle ‘Kimdi-Geldi’ penceresinden gelen erkek misafirle görüşülürdü” diye konuştu.
“Kapılar 200 yılın üzerinde”
Kaleiçi Kılıçaslan Mahallesi’nde 2008 yılından bu yana muhtarlık yapan 67 yaşındaki Ali Kahraman, Tabakhane Sokak’taki “Binbirler Konağı” adıyla bilinen ve günümüzde pansiyon olarak kullanılan yapının kapıları hakkında “Bu kapılar 200 yılın üzerinde, ben burayı alalı 30 sene oldu. Kapılar çok eski bir ağaç olan kızılçamdan yapılıyor. Biz de bozmadık orijinal haliyle duruyor” dedi.
Kapıların büyük ve iki kanatlı olmasına dikkat çeken Kahraman, “Daha çok büyük malzemelerin girmesi için bu şekilde yapılmış. Eğer bir taraftan sığmazsa ikinci kapı açılıyor ve malzeme sığıyor” ifadelerini kullandı.
“Demir kapı yapmak yasak”
Binalar ve kapılar restore edilirken belirli çerçevelerde işlem yapılabildiğinin altını çizen Kahraman, “Kaleiçi’nde şu anda demir kapı yasak, tüm evlerin kapıları yenilenirken yine kapının ahşap olması gerekiyor, kural böyle” dedi.
Ahmet Serdar Eser
Kaynak: IHA