İngilizler, Aşk ve Gurur ve Zombiler

Zombi komedisi yapmak zordur muhtemelen ancak bir başka zor olan bir şey varsa o da Aşk ve Gurur gibi bir Jane Austen klasiğini zombi filmine uyarlamaktır.


Nostradamus’un 2021 kehanetlerinden biri zombi istilasıydı; şu haberden de okumuşsunuzdur. Ünlü kahinin şunları söylediği iddia ediliyordu: “Birkaç genç yarı insan ölü tekrar başlayacak. Ölümden kine doğru diğerlerinin parlamasına neden olacak. Ve yüce bir yerde bazı büyük kötülükler meydana gelecek: Üzücü olaylar her birine zarar verecek, Onur yok olacak yarı ölüp tekrar başlayanlar başarılı olacak. Babalar ve anneler sonsuz üzüntüden ölecek, kadınlar yas tutacak, zararlı dişi canavar ortaya çıkacak, tek olan artık olmayacak, tüm dünya sona erecek.”

Bunlar çoğumuza deli saçması gelebilir lakin inanan büyük bir kitle de var. Yaptıkları yüzlerce zombi filminde hep evrilen ya da üretilen bir virüsle başlayan salgın söz konusu. Haliyle karşımızda nasıl çıktığı belirsiz bir koronavirüsün başlattığı salgın da var. Ortaya çıkan süper bulaşıcı mutasyonunu da ekleyince nereye gidiyoruz böyle diye sormadan edemiyoruz. Bu soruya uzmanlar çeşitli yanıtlar eriyor. Onlardan bir şurada.

Çok sevdiğim İngiliz aktörlerden biri olan Simon Pegg’in yazdığı ve oynadığı Shaun of the Dead filminde zombilere çarpıcı bir bakış açısı sunuyor. Bu kara korku-komedi zombi filmini Edgar Wright yönetiyor ve başrollerde de Simon Pegg’in yanı sıra ekürisi Nick Frost ve Kate Ashfield var. Filmin konusu şöyle;

Bir adam can çekişmekte olan hayatını kurtarmaya karar verir. İlk adım olarak da eski kız arkadaşını yeniden kazanmayı planlar. Annesi ile olan ilişkisini düzeltmek ister. Aynı gün Kuzey Londra’yı zombiler basar. Sokaklarda ölüler birikmeye başlar. Bütün bunları izleyen Shaun, sevdiklerini kurtarmaya karar verir. Liz, Ed, Pete ve annesini toparlayıp Winchester’a ulaşabilirse hayatta kalacaklarına inanan Shaun’u zorlu bir macera beklemektedir. Annesi bir zombi tarafından ısırılır. Shaun onu öldürmek zorunda kalır. Filme zombi komedisi diyorlar ancak bu filmi çok iyi anlatmıyor bence. Daha doğrusu filme zombi komedisi demek haksızlık olur. Çünkü filmde ciddi anlamda toplumsal eleştiriler var. Bir zombi salgını olduğunu anlayamayacak kadar uzak insanlar birbirinden. Ve bu kopuş zaten onları zombileştiriyor.

Edgar Wright bu durumu çok güzel ifade ediyor filmde. Bir zombi ile zombileşen bireyleri başlangıçta birbirinden ayırmak imkansız. Filmin kahramanı ve onun en yakın arkadaşı da anlamıyor zaten. Kara mizah burada ortaya çıkıyor. Metroda ya da otobüste sıradan bir günde etrafınızda gördüğünüz insanlara bir kez daha bakın daha iyi anlayacaksınız filmin ne demek istediğini.

Filmde birçok korku klişesi ile dalga geçiliyor; salgını komik, sakin ve doğal bir şekilde anlatıyorlar klasik İngiliz tarzı yani. Bu arada filmde mizah yapıyoruz nasılsa diye “ucuza” kaçılmamış makyajlar efektler harika kurgulanmış.

Zombi komedisi yapmak zordur muhtemelen ancak bir başka zor olan bir şey varsa o da Aşk ve Gurur gibi bir Jane Austen klasiğini zombi filmine uyarlamaktır. Onu da yaptılar ve ortaya Aşk ve Gurur Zombiler gibi yine bir kült film ortaya çıktı. Seth Grahame-Smith’in 2009 yılında yazdığı Pride and Prejudice and Zombies adlı romandan uyarlama komedi korku filmi. Jane Austen’in bütün klişelerini yıkan bir Aşk ve Gurur kitabı yazmak da filmini çekmek cesaret işi. Filmde Lily James Elizabeth Bennet’i Sam Riley Mr. Darcy’yi canlandırıyor. Aşağıda her iki filmin de fragmanı var:

Filimin konusu şöyle: Gizemli bir salgın hastalık, 19. yüzyıl Britanyası’nı kasıp kavurmuş, ülkede binlerce insan zombilere dönüşmüştür. İyi bir yakın dövüş ve kılıç ustası olan Elizabeth Bennet (Lily James) ve Bay Darcy (Sam Riley) gururlarını ve toplumsal konumlarını bir kenara bırakarak işbirliği yapmak zorundadır. Seth Grahame-Smith’in aynı adlı çok satan kitabından uyarlanan Aşk ve Gurur ve Zombiler filmi, Jane Austen’ın ünlü Aşk ve Gurur kitabının da zombi parodisi haline getirilmiş şekli olarak görülüyor. Kitap 25 hafta New York Times çok satanlar listesinde yer almıştı.

19. yüzyıl Britanya’sında toplumsal yozlaşma henüz yok. Bireysellik keşfedilmemiş ve hatta insanlar bir araya gelmek için can atıyor. Filmi enterasan kılan şey Jane Austen kızlarını zombi olarak görmek. Film bu açıdan da şaşırtıcı ve komik. Acaba ünlü yazar Austen de Aşk ve Gurur’u böyle görse güler miydi?