‘Vahşi duygularımı şarkı yazarak eğitiyorum’

Dijital kayıtlara göre en çok Türkiye’de dinlenen Belçikalı indie grubu Balthazar, şubat ayında ‘Sand’ albümünü dinleyicisinin beğenisine sundu.


Marteen Devoldere ve Jinte Deprez’den oluşan Balthazar, geçen şubat ayının sonunda ‘Sand’ albümünü dinleyicisinin beğenisine sundu. Belçikalı indie grubunun dijital müzik platformlarının kayıtlarına göre en çok dinlendiği birinci ülke ise Belçika değil, Türkiye. Telefonun diğer ucunda az önce yoga dersinden çıkan Marteen Devoldere var. Yeni şarkılarını konuşmaya başlamadan hemen önce Türkiye’deki bu güçlü hayran kitlesinin varlığının nasıl hissettirdiğini soruyorum. O da bu duruma başta çok şaşırdıklarını ve İstanbul’a her konsere geldiklerinde kalabalığın giderek arttığını fark ettiklerini dile getiriyor ve ekliyor: “Oraya her gelişimizde heyecan verici bir karşılamaya tanık oluyoruz. Bu albümü de oradaki hayranlarımızla bir konserde kutlamak isterdik.”
Devoldere, 11 şarkılık ‘Sand’i bir tema üzerine oturtmadıklarını anlatmaya başlıyor: “Bence albümü bir tema üzerinden değerlendirmemelisin. Biz şarkıları her dinlediğimizde başka bir şey keşfetmeye başladık. Sabırsız şeylerdi bunlar… Albümdeki çoğu aşk şarkısı agresif bir yazma eğiliminden ortaya çıktı. Sonradan fark ettik ki birçok şarkı zaman kavramını işliyordu. Kum saatine bir gönderme yapmış gibiydik…”

HAYATA TUTUNMAMI SAĞLAYAN ŞEY AŞK

‘Vahşi duygularımı şarkı yazarak eğitiyorum’

Albümün kapak fotoğrafında ise Hollandalı sanatçı Margriet Van Breevort’ın hiperrealist heykelini bir hastane bekleme odasında görüyoruz. Devoldere, bu görseli tercih ediş nedenlerini ise şöyle açıklıyor: “Beklenmedik bir görsel bu ve bir şeyleri hatırlatıyor. Bekleme odasında bir şeyleri beklerken hepimiz çok garip görünürüz. Bu zamanları da hatırlatıyor gibiydi. Bu yüzden, albümdeki şarkılarla mükemmel bir şekilde uyuşuyordu.”
Devoldere’nin aynı zamanda Warhaus mahlasıyla da solo bir projesi var. Sanatçı, “Warhaus’da daha karamsarsın, oysa Balthazar’da daha hareketli şarkılara imza atıyorsun. İkisinin ayrımını nasıl tarif edersin?” sorusuna şu yanıtı veriyor: “Sanırım daha çok hayatımızın hangi aşamasıyla ilgili yaptığımız şarkılar. Şu an belirli bir yaştayız ve ona uygun bir müzik yapmak istiyoruz. Warhaus projesinde 28 yaşındaydım. O zamanlar karanlık bir müzik yapmak istiyordum. Ve şu an hayatımın başka bir aşamasındayım. Biliyorsun yaşlandıkça yeni bir duygu karışımının içine girersin ve yeni etkilerle karşılaşırsın. Her zaman gerçekten yapmak istediğim müziği yaptım.”
Devoldere, hayata tutunmasını sağlayan şeyin ise aşk olduğunu söylüyor: “Bu sadece birine âşık olmak değil, müziğe ve hayata da… Yaptığımda işte kendimi ayrıcalıklı hissediyorum. Dünyada şarkı yazmaktan daha çok sevdiğim bir şey yok. Birkaç gün müzik yazmazsam, kendimi çok depresif hissetmeye başlarım. Aklımın başında kalması için müzik yapmaya devam etmeliyim. Bunu da çok gençken öğrendim. Tutkunuzu bulmak biraz kolay ama bunu devam ettirmek zor. Bu bakımdan her zaman çok şanslı bir p.ç olduğumu düşündüm.”

Martin Devoldere, Balthazar’daki Jinte Deprez’le nasıl tanıştığını şöyle anlatıyor: “Grup için çello çalan birini arıyorduk. Jinte’den bahsettiler ve onu izlemeye konserine gittik. Uyumsuz biriydi ama hemen anlaştık. Sonra kimin şarkı söyleyeceğine, kimin gitar çalacağına karar verdik. Ardından da kendi sistemimizi oturttuk. Jinte ile gençken çok kavga ederdik. Ama şimdi birbirimizle iyiyiz. Birbirimizin farklılıklarını takdir etmeye başladığımızdan beri daha iyi anlaşıyoruz.”
Devoldere, grubun ilk zamanlarını düşününce çok farklı bir sesleri olduğunu dile getiriyor: “Artık dinleyiciyi daha çok etkilediğimizi düşünüyorum. Sanırım sesimiz o zamanlar olduğundan daha tizdi. Artık daha deneyimliyiz. Müzik bizim için daha rahatlatıcı bir noktada. Çünkü daha iyisini yapmak için çalışıyoruz. ‘Sand’ kaydını bitirdik, ondan sonraki albüm daha da iyi olmalıyız. Sadece eski işleriyle kariyerine devam edecek tipler değiliz.”
Devoldere, şarkı yazım sürecini ise şöyle anlatıyor: “Ben duygusal gerçekçi bir müzisyenim. Bence hayatın şiirini bulmalıyız. Yoksa hayat diğer türlü çok sıkıcı olur. Şarkı yazmak bir tür süper güç gibi… Çok da hoş olmayan duygularınızı güzel bir şeye dönüştürüyorsunuz. Biliyorsun, vahşi duygularımı şarkı yazarak eğitebiliyorum.”
Sanatçı, grup olarak ‘Sand’ albümünün turnesine çıkamadıkları için çok üzgün olduklarını belirtiyor: “Turneye çıkamamak çok acı verici. Ama bir albüm yayımlayabildiğimiz için mutluyuz. Çünkü bazı gruplar şarkı çıkışlarını ertelemek zorunda kaldı.”