Bir bilimkurgu hayranıysanız sıklıkla uzay seyahatlerine şahit olmuşsunuzdur. Genellikle bu türdeki film ya da kitaplarda yer alan yolculuklarda çeşitli varsayımsal teknolojiler kullanır. Warp motoru, uzay bükme veya ışık hızının ötesine geçme bu teknolojilerden sadece bazıları. Startrek’in dizisi Discovery’de bunun için sporlar kullanılmıştı. Teknik olarak nasıl gerçekleşeceği bir yana geçen yılın ortalarında NASA ışık hızına yaklaşırsak nasıl seyahat ederiz başlıklı bir video hazırlayıp Youtube hesabından paylaşmıştı.
Işık hızının yüzde 90’ına ulaşırsak 1,58 ışık yılı uzaklıkta bulunan ve Güneş’in etrafında dönen kuyruklu yıldız kümesi Oort Bulutu’na gitmek yaklaşık 9 ay sürecek. NASA seyahatlerde karşılaşılabilecek sorunları şöyle sıralamıştı:
*Saatiniz normal görünür. Ancak zaman sizin için yavaşlar, Dünya’da size kıyasla neredeyse iki kat hızlı akar.
*Güneş Sistemi’nden çıkmanız size göre 9 ay, Dünya’ya göre 1,5 yıldan daha fazla sürer.
*En yakın yıldız sistemi Proxima Centauri’ye ulaşmanız size göre 2 yıl, 2,54 milyon ışık yılı uzaklıktaki en yakın galaksi Andromeda’ya ulaşmanız 1 milyon yıl, Samanyolu’na 32 milyar ışık yılı uzaklıktaki en uzak galaksi GN-z11’e ulaşmanızsa 15 milyar yıl sürer.
*Böyle bir hızla giderken, aracınıza çarpacak en ufak hidrojen atomu bile bomba etkisi yaratabilir. Bu yüzden paramparça olmamak için bir kalkan takmak zorundasınız.
*Olur da dönmek isterseniz, Dünya’da yolda geçirdiğiniz sürenin yaklaşık iki katı kadar zaman geçmiş olur.
Varsayımsal olarak motor hazır
Bilim insanları uzay araçlarının ışıktan daha hızlı hareket etmesini sağlayacak bir büküm motorunun (uzay aracının uzay zamanı bükerek yıldızlar arası mesafelerde seyahat etmesini sağlayan varsayımsal teknoloji) fiziksel modelini geliştirdiklerini iddia ediyor.
Makalenin özetinde “Işık hızı altı pozitif-enerjili, küresel simetrik büküm motorlarına dair ilk genel modeli sunuyoruz” ifadeleri yer alıyor:
Kavramsal olarak, Alcubierre motoru da dahil olmak üzere, herhangi bir büküm motorunun belirli bir hızla atıl olarak hareket eden, normal veya egzotik malzemeden oluşan bir yapı olduğunu ispatlıyoruz. İşte bu nedenle tüm büküm motorları tahrik gerektiriyor. Işık hızı altı (subluminal), küresel simetrik uzay-zaman büküm motoru sınıfının, en azından teoride, bugün insanlığın bildiği fiziksel ilkelere dayalı olarak inşa edilebileceğini gösteriyoruz.
Mümkün olanlar ve olmayanlar
Bilim insanlarının teorileri, adını teorik fizikçi Miguel Alcubierre’den alan, Alcubierre büküm motoruna dayanıyor. Alcubierre, 2000’de yayımlanan makalesinin özetinde bu motor türünün uzay-zamanı şekillendirerek çalışacağını yazmıştı.
Alcubierre, “Uzay gemisinin ardında uzay-zamanın tamamen yerel olarak genişlemesi, önündeki uzay zamanınsa daralmasıyla meydana gelen, dokunun bozulduğu bölgenin dışındaki gözlemcilerin gördüğü haliyle ışıktan daha hızlı olan bir hareket mümkün” ifadelerini kullanmıştı.
Ortaya çıkan bozukluk, bilimkurgudaki ‘büküm motorları’nı anımsatıyor. Bununla birlikte, solucan deliklerinde olduğu gibi, uzay-zamanı bozmak için egzotik madde gerekecektir.
Teoride bir “büküm motoru”, Albert Einstein’ın genel görelilik teorisinin sınırları içinde çalışabilir. Işıktan daha hızlı yolculuk genellikle sonsuz miktarda enerji gerektirir ama bu kısıtlama, uzay-zamanın kendisinden ziyade sadece uzay-zamandaki nesneler için geçerli. Tam da bu sebeple evren, Büyük Patlama’dan sonra ışık hızından daha hızlı genişleyebildi.
Popular Mechanics’in aktardığına göre yeni makale, Alcubierre’in fikirleriyle kendi fikirleri arasında önemli bir ayrım yapıyor: Motoru mümkün kılmak için evrende var olmayan bir madde olan “negatif enerji” yerine, uzay-zaman baloncukları kullanılabilir.
Baloncuğun içi, zamanın akışının aracın dışından farklı şekilde işleyebileceği bir yolcu alanı içerebilir. Frankfurt Gelişmiş Araştırmalar Enstitüsü’nde profesör ve araştırma görevlisi Sabine Hossenfelder bunu, “Yolcuların kendisi için uzay-zamana göre ışık hızı bariyerini kıramazsınız. Bunun yerine onların baloncuğun içinde yine normal şekilde hareket etmelerini sağlarsınız (fakat) baloncuğu ışıktan hızlı (süperlüminal) hareket ettirirsiniz” diye açıklıyor.
Profesör Hossenfelder sözlerine, ışıktan daha hızlı hareket etmesi için uzay aracının kendisinin negatif enerji yoğunlukları gerektireceğini ve ivmenin enerjiyle hareket gücüne ihtiyaç duyacağını söyleyerek devam ediyor. Makalede bunun nasıl sağlanacağı açıklanmasa da bilimsel teoriye uyduğu için mümkün olduğu varsayılıyor.
Makalede geleneksel uzay aracının aksine yolcuların arka arkaya değil yan yana oturtulması gibi, araçta uygulanabilecek diğer tasarımlardan da bahsediliyor.
Bunun nedeni gerekli enerji miktarının baloncuğun şekline bağlı olması. Zira büküm motorunun tasarımı seyahat yönü doğrultusunda ne kadar düz olursa o kadar az enerjiye ihtiyaç duyuluyor.
Bir büküm motorunun geliştirilmesi uzun yıllardır uzay ajanslarının hayali fakat somut sonuçlar elde etmek zor. NASA uzay yolculuğu için yeni tahrik yöntemleri araştırmaya çalışıyor fakat “büküm motoru” teknolojisi üzerinde çalışmadığını açıkça belirtiyor.
Oysa uzay ajansı 2014’te büküm motoruna sahip ve en yakın yıldıza 80 bin yıl yerine 4 haftada ulaşabilecek bir taşıtın tasarımını yayımlamıştı.