2019 yılını geride bıraktık 2020’nin ilk ayı geride kaldı. Zannediyorum ki pek çoğumuz için zor bir yıl oldu. Hem özel hayatınızda hem de iş hayatınızda sizi zorlayan hem ekonomik hem de psikolojik açıdan mücadeleyle geçen zamanlarınız olmuş olabilir. Tüm bunların yanında mutlu olduğunuz, keyif aldığımız anlarınız da olduğuna eminim. Peki tüm bu zamanlarda yaşadığınız stresi ve kaygıyı ne kadar yönetmeyi başarabildiniz? Kontrolünüzde olmayan olumsuz durumların ızdıraba dönüşmesini engelleyebildiniz mi? Ya da mutlu, değerli anlarınızın ne kadar farkına varıp, keyfini çıkarabildiniz?
Yeni yıl herkes için umuttur. Çünkü bir bitiş ve başlangıç algısı barındırır. Önceki yılın tüm olumsuzluklarının biteceğine, bizim için harika gelişmeler olacağına, artık her şeyin yoluna gireceğine, daha farklı olacağına inanmak isteriz. Bunu sesli söylemeyenlerin bile içinde mutlaka bu umut vardır. Fakat sadece tarihin değişiyor olması ne yazık ki sihirli bir değnek etkisi yaratmıyor. Şimdiye kadar yaratmadı ve bundan sonra da yaratmayacak. Çünkü o sihirli değnek ne yelkovanın ucunda ne de bizim için başkasının elinde. Çok klasik olacak ama evet, hayatımızı farklılaştırmak, dönüştürmek kendi ellerimizde. Umut veya niyet bu dönüşümün ilk basamağı. Yeni yıla girerken de aslında bunu yapıyoruz ama ya sonrasında? Hızla geçiyor zaman, nereye koştuğumuzun ne yaptığımızın ne hissettiğimizin, aslında ne istediğimizin bile farkında olamadan ve başta neye niyet ettiğimizi dahi unutarak. Yaptığım koçluk seanslarının çoğunda danışanlarımın çalışmak istedikleri ana konulardan biri genelde yaşam amaçlarını keşfetmek oluyor. Aslında asıl bilmemiz ve yolunda yürümemiz gereken bir bilgi olmasına rağmen, yanıtından çok uzaklara düşüyor hayatlarımız. Bunun kişiden kişiye değişen ve bizim dışımızda gelişen pek çok sebebini sayabiliriz. Ama farkında mıyız ki sebeplerin ilk sırasında zihnimiz var?
Bilim insanları zihnimizden her gün ortalama 50.000 düşüncenin geçtiğini söylüyor. Ve bu düşüncelerin ortalama yüzde 80’i geçmiş veya gelecekle alakalı düşünceler. Ve bu düşüncelerin de ortalama yüzde 95’i negatif. Geçmişte yaşanmış olumsuz durumlarla, düşüncelerle, duygularla ve gelecekte henüz olmamış olan varsayıma dayalı olumsuzluklarla o kadar meşgul ki zihnimiz. Aslında kendimizden uzaklaşmamızın da hayatın içinde savrulmamızın da, stres ve kaygının en temel duygu durumlarımız haline gelmesinin de en temel sebebi zihnimiz, yani kendimiz.
Bu sene, yeni yılda, farklı bir şeyler yapın, küçük görevler koyun kendinize. Varlığınızı hatırlamanız, hayatın içinde yine savrulup gitmemeniz, hayatı bu sene de kaçırmamanız için. İlk olarak, yine niyetlerinizi belirleyin ve bu sefer onları bir kâğıda yazın, unutmamak için. Her ayın başında bir göz atın, böylece zamanda kaybolmayın. Her zaman hedeflerinizi değiştirme seçeneğiniz de olsun, başta belirlediniz diye baki kalması şart olmasın. Buradaki amaç ne istediğinizi bulmak. Ancak o zaman, niyetini odağında tuttuğun müddetçe önüne çıkan fırsatları görebilir, belki de yok saydığın seçeneklerini fark ediyor olacaksın.
Diğer bir görevin şükretmek olsun. Eminin hepiniz şükrediyorsunuz ama bunu her gün yapın, uyumadan önce, o gün şükredeceğiniz bir kişi veya bir durumu düşünün. Sahip olduğunuz güzelliklerin, mutlulukların farkına varmak için. Çünkü hayat ne kadar çok üzerimize gelse de mutlaka hepimizin şükürleri vardır. Stresle daha kolay mücadele edebilmenizin, daha güçlü olabilmenizin, ruhsal ve zihinsel dengenizin sağlanmasının, huzurunuzun, sevincinizin en önemli kaynaklarından biridir şükretmek.
Ve üçüncü göreviniz kendinize daha fazla vakit ayırmak olsun. Yapmaktan zevk duyduğunuz bir şey için her hafta mutlaka zaman yaratın. Doğada yürümek olabilir, kitap okumak veya bir hobinizle ilgilenmek olabilir ya da sevdiklerinizle vakit geçirmek.
Çok küçük adımları barındıran bu maddelerle başlayın yeni yıla. Umutla, ne istediğinizi bilerek ya da bulmaya çalışarak, etrafınızda olup bitene farkındalıkla bakarak, kendinizi ihmal etmeden, keyif almaya çalışarak. Kendi sihrinizi katarak, dönüşümü başlatın.