‘Kadın duyarlılığıyla bir roman yazmak kolay sayılmaz’

Hasan Öztoprak yeni romanı ‘Senin, Meliha’da İkinci Dünya Savaşı’nın bunalımlı döneminde gerçekleşen depremle yıkılan Adapazarı’na sokuluyor, okuru şehrin zor günlerinde geçen tutkulu bir aşkla buluşturuyor.


‘Senin, Meliha’ anlatım farklılığı sebebiyle diğer romanlarınızdan hemen ayrılıyor. Bu anlatım tekniğiyle okuyucunun dikkatini uzun süreli toplama kaygısı yaşadınız mı?
Böyle bir kaygıyla hareket ettiğimi söyleyemem ama tabii ki okuyucunun dikkatini çekmek isterim. Bir romanın içeriği bazen tekniğini de belirler, ’Senin, Meliha’ için de bu böyle oldu. Roman yazma tarzımda oturup önce tekniği, biçimi düşünmek gibi bir şey yok. Bu romanda teknik olarak ortaya çıkan şey şu oldu: Kahramanların gözlemleri, duygu ve düşünceleri bilinç akışı tekniğiyle okuyucuya ulaşırken, deprem ve savaşın gidişatı belgesel bir teknikle aktarıldı. Tabii bir de mektuplar var, Meliha’nın tutkuyla bağlandığı sevgilisine yazdığı aşk mektupları. Bu mektupları kadın ağzıyla yazarken zorlandığımı itiraf etmeliyim.

İki farklı zamanda geçen romanda, ilk bölüm olay örgüsünün yanı sıra, dediğiniz gibi Meliha’nın ağzından yazılmış mektuplarla ilerliyor. Kadın diline böylesine hâkim tarzda yazılmış olan mektuplar bize, bu mektupların gerçekten var olabileceğini düşündürdü…
Kadın diline böylesine hâkim tarzda yazılmış olduğunu düşünmeniz ne güzel… Mektupları yazmak kolay olmadı ama elimde feyz aldığım bir mektup vardı. Romanın hikâyesiyle hiç ilgisi olmasa da bu mektup bana ‘Senin, Meliha’yı yazmak için ilham verdi. Mektuplar kurgunun parçası olarak tarafımdan yazıldı. ‘Senin, Meliha’ bir bakıma kadın romanı sayılabilir. Kadın duyarlılığıyla bir roman yazmak hiç de kolay sayılmaz. Şimdiye dek üstümüze başımıza sinmiş olan eril kültürü bir yana bırakmak, bütün o eril söylencelerden kurtulmak ve bir kadın dünyası yaratmak mektuplar sayesinde oldu diyebilirim.

Bu bir aşk romanı olmakla birlikte, savaş ve depremin neredeyse yok ettiği Adapazarı’nın tarihsel bir anlatımı da var…
Bir aşk romanı yazmak için işe koyulmuştum ama romandaki hikâyenin geçtiği yıllar Türkiye’nin yakın tarihi açısından pek çok kırılmanın yaşandığı, çokça tartışıldığı yıllar. Dışarıda süren savaşın, bu haliyle bile ülkede yarattığı tahribatları es geçemezdim. Adapazarı’nın bu dönemin en şanssız şehirlerinden biri olduğunu yazarken öğrendim. Romanı yazdığım sürede Adapazarı’na gidip yaşı 80’in üzerinde olan bazı kişilerle konuştum, hatıraları çok tazeydi. Daha sonra birkaç deprem daha geçirmiş olan bu kentin nasıl ayakta kaldığını, o insanların şehre duydukları sevgi sayesinde olduğuna şahit oldum.

Romanda kendi yaşamınızdan, karakterinizden etkiler var mı?
Romancının yazarken kaçınamayacağı tek şey, romana kendinden bir şeyler katmasıdır. Kahramanların karakterleri romanın gidişini etkiler ama romancının karakteri de o romanın ruhuna siner. Bu bağlamda etkileri vardır. Yaşam olaraksa hayır! Adapazarı, orada geçen çocukluk yıllarımın yaz tatilleri sayesinde tanıyıp sevdiğim modern bir şehirdi. Üzerinden bunca yıl geçtikten sonra orayı tekrar ziyaret etmek hoş olsa da beni bir parça üzdü, sanki eski ruhunu kaybetmişti. Yazmaya başladıktan bir süre sonra çoğunlukla bir romancının cesaret edemeyeceği bir şey yaparak mekânı Adapazarı’na taşıdım. Anılarım değil de hissedebildiğim o zamana ait bir tinsellik, romanı yazmamı kolaylaştırdı diyebilirim.

‘Kadın duyarlılığıyla bir roman yazmak kolay sayılmaz’

SENİN, MELİHA
Hasan Öztoprak
Remzi Kitabevi, 2021
200 sayfa, 25 TL.