Kırıkkale Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Fatma Nişancı Kılınç, Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin, “Bizim bulgurumuz varken neden kinoaya gidiyoruz” açıklamasına ilişkin, “Bulgurdan da aynı besin öğelerini rahatlıkla alabiliyoruz. Onun için bulgur varken kinoaya gerek yok” dedi.
Prof. Dr. Fatma Nişancı Kılınç, kinoanın 5 bin yıl önce ortaya çıkan bir besin olduğunu bildirerek, “Güney Amerika’da keşfedilmiş ve çok önceden beri insanoğlu tarafından kullanılmakta. Ancak ülkemizde şu an popüler olarak lanse edilen ürünlerden olduğunu düşünüyorum. Kinoa ile bulgur besin öğeleri açısından çok benzer özellik göstermekte. Onun için bulgur varken kinoaya gerek yok. Protein açısından yüksek ve elzem amino asitlerden daha dengeli olduğu için bu konuda bulgura göre kinoanın bir adım önde olduğunu söyleyebiliriz. Ancak bulguru kurubaklagil ve süt grubu ile birlikte tükettiğimiz zaman benzer hale gelebiliyor. Diğer taraftan bakıldığında kinoanın potasyum ve fosfor oranı da çok yüksek. Ondan dolayı fosfor ve potasyumla ilgili bir problemi olan bireyler tarafından fazla tüketildiği zaman ciddi sıkıntılara yol açabilir. Bu nedenle bu noktaya da dikkat etmek gerekiyor” dedi.
‘ÇÖLYAK HASTALARI KİNOA TÜKETEBİLİR’
Prof. Dr. Kılınç, çölyak hastalarının kinoayı tercih edebileceklerini kaydederek, “Kinoa, proteinden zengin ve glüten içermiyor. Dolayısıyla çölyak hastalığına sahip olanların rahatlıkla tüketebileceği bir besin olduğunu söyleyebiliriz. Alternatif bir tahıl grubu olarak tüketebilirler. Çölyak hastalığı, dünyada ve ülkemizde oldukça sık görülen önemli bir hastalık, dünyada 70 milyon, Türkiye’de ise yaklaşık 700 bin civarında bu hastalığa sahip insan olduğu tahmin ediliyor. Dolayısıyla bu gruplar için çok önemli bir besin olabilir. Çölyak hastaları glüten içeren tahılları tüketemedikleri için bazı besin öğelerinin yetersizliği görülebiliyor. Bu anlamda dengeli beslenme konusunda kinoa alternatif bir besin olarak önemli katkı sağlayacaktır. Ama diğer sağlıklı insanların tüketmeleri şart değil” ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Kılınç, bulgurdan da ayın besin öğelerinin rahatlıkla alındığını vurgulayarak, “Bulgur, vücut ağırlığı kontrolünde de çok önemli ki burada bulgur kinoadan bir adım daha öne geçiyor. Çünkü kinoanın yağ içeriği daha fazla, bulgurla kıyaslandığında yaklaşık 5 kat daha fazla yağ içeriyor. Ondan dolayı benim bir diyetisyen olarak önerdiğim her zaman kendi ülkemde yetişen bulgurdur. Ayrıca kinoanın fiyatı bulgura göre 4-5 kat daha yüksek. Bulgurla aynı besin değerlerine sahipken neden 4-5 kat daha fazla para verilip kinoa alınsın” diye konuştu.
‘HERKESİN KOLAY ULAŞABİLECEĞİ BİR BESİN’
Bakan Pakdemirli’nin açıklamasının diyetisyen olarak kendisini memnun ettiğini anlatan Prof. Dr. Kılınç, “Çünkü bulgur ekonomik anlamda ülkemizde kolay ulaşılabilen bir besin. Belirli bir kesim bir şekilde her besine ulaşabiliyor; ancak herkesin kolayca ulaşabildiği bizim geleneksel bir besinimizi sayın bakanımızın vurgulamış olması çok önemli. Bulgurun yeterli ve dengeli beslenmedeki yerinin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Sayın bakanımız da eminim ülkemizde yetişen bir besini vurgulamak ve bir de her dönem moda olan gıdaların önüne geçmek için bu açıklamayı yaptığını düşünüyorum. Burada önemli olan bizim kendi ülkemizde yetişen besinlerimizi iyi tanıtabilmeli ve bunların önemini vurgulamalı, halkımızı bu konuda bilinçlendirmeliyiz” dedi.
İlgili