Yazmanın Laneti ve Absentium

Orkun Uçar'ın merakla beklenen kitabı Absentium - Yazarın Dönüşü kitapçılarda yerini aldı. Peki yıllar süren suskunluğun ardından ortaya nasıl bir eser çıktı? Bütün Orkun Uçar hayranları gibi biz de merak ettik ve sorduk. Ortaya müthiş bir röportaj çıktı.


Edebiyat hayatımıza satış rekorları kıran “Metal Fırtına”nın yazarlarından biri olarak giren Orkun Uçar uzun süren sessizlikten sonra “Absentium – Yazarın Dönüşü” adlı kitabının çıkış müjdesini verdi. Orkun Uçar hayranlarının -ki içlerinde ailecek biz de varız-, merakla bekledikleri bir haberdi bu. Nihayet yeni kitap geldi ve bugün yarın raflarda yerini alacak. Haberi alır almaz iletişime geçip hem kendim hem de diğer tüm Orkun Uçar hayranları için röportaj yapalım teklifimi ilettim. Zaten bu ilk de olmayacaktı çünkü yıllar önce Metal Fırtına’nın sadece Türkiye’de değil dünyada fırtınalar kopardığı dönemde ailesiyle yerleştiği Bodrum’da bir araya gelmiş bir röportaj yapmıştık. Şimdi de bu fırsatı kaçırmadık. Müthiş bir röportaj oldu. Genç yazarlara ders niteliği olabilecek ayrıntılarla dolu sıcak samimi dolu dolu cevaplar var. İşte Orkun Uçar ile kitap, yaşamı ve diğer konular üzerine yaptığımız söyleşi.

*Diğer konulara geçmeden önce bu kitabı bize biraz anlatın isterseniz. Konusu nedir?

Tam da adının ifade ettiği gibi bir yazarın uzun yıllar sonra edebiyata, yazmaya dönüşü. Ama ayrıca dipten çıkış hikayesi.
Romanın kahramanı ile kariyer bitmiş, yaşlı ve umutsuz haldeyken tanışıyoruz.

*Kitap arkasında cinayetten hapse girdiği yazılı… Kariyeri bu nedenle mi bitiyor?

Evet, gençken ilk romanıyla büyük bir çıkış yakalıyor. Başarı, ün ve paranın getirdiklerini kutlarken sevgilisini öldürdüğü iddiasıyla yargılanıyor ve hapse giriyor. Reklamları yapılan, çok satması beklenen ikinci kitabı depolarda çürüyor ve kariyeri bitiyor.

*Gerçekten suçlu mu?

Bu aşamada fark etmiyor. Elbette roman içinde cevabı var ama önemli olan suç ve yazar ilişkisi. “Bir yazar aynı zamanda iyi bir insan olmak zorunda mı?” diye soruyorum.

*Okur açısından galiba öyle. Bu konu üzerine yazmaya nasıl karar verdiniz?

Birkaç yıl önce sosyal medyada kadınlara garip mesajlar atan bir yeraltı roman yazarı üzerine bir şeyler okudum. Ama esas ilgimi çeken yayınevinin ve yazı verdiği dergilerin, “Onunla artık çalışmayacağız,” diye açıklama yapmasıydı. Ortada bir suç varsa kişi yasalarla cezalandırılır ama eserlerinin, yazarlığının ne alakası var diye düşündüm. Sonra Emrah Serbes kaza yaptı. Bir aile yok oldu, hapse girdi. Bu olayda da konu eserlerine ve yazarlığına geldi. Bazı insanlar artık onun kitaplarını okumam dedi. Ben de yargılanıp hapse giren, kariyeri biten bir yazarı yazmaya karar verdim. Yıllar önce yaşadığım bir olayı kullandım.

*Nedir?

Metal Fırtına sonrası Cihangir’de yüksek bir katta otururken, o zamanki kız arkadaşım pencereye oturmuştu. Ben de panik içinde onu içeri çekmiştim. Düşse kimseye derdimi anlatamazdım herhalde. Neler neler denirdi… Sonuçta tam o anda kaderimin bir ucu romandaki kahramanım gibi hapse çıkabilirdi.

*Haklısınız, insanlar öldürdüğünüzü düşünebilirdi. Oldukça karamsar bir ton.

Roman ise umut dolu. Zira romana başlangıç noktamız yazarın dipte olduğu ve kariyerine geri dönmeye başladığı nokta. Bu nedenle okurların da onunla empati kurup yükseleceğini düşünüyorum.

*Sizin fikriniz nedir? Yazar iyi bir insan olmak zorunda mı?

Bence yazar da insandır. Kusurları vardır. Edebiyat tarihinde katil, hırsız, bağımlı, kötü karakterli birçok yazar var. Eserlerini yazardan bağımsız değerlendirmek lazım. Mesela Lewis Carroll, Karındeşen Jack şüphelisi olacak kadar tuhaf biriydi ama bu “Alis Harikalar Diyarı”nda romanının muhteşem olduğu gerçeğini değiştirmez. Charles Dickens zor bir insandır, mezarlıklarda yatar, morgda zaman geçirirdi. Salinger keza garipti.  Günümüzde sosyal medya paylaşımlarından dolayı J.K. Rowling’e tepki gösteren Harry Potter ile büyümüş insanlar görüyorum. Stephen King, Donald Trump’ı sevmediği için ona tepki gösteren okurları var. Bence yazan yazar tehlikeli değildir. Ne zaman bir yazar yazma alanı dışına çıkar, saçmalamaya başlar.

*Kendinizi nerede görüyorsunuz, iyi mi kötü mü?

Ben yazma dışındaki alanda oldukça silik biriyim. Ortamlara girdiğimde ilgiyi üzerime çekecek bir karizmam yok. İmza günlerinde sıcak, samimi gelebilirim ama benim buz duvarım biraz daha geride başlar. Mesela yıllar önce Trabzon’a gittiğimde internetten tanıştığımız biri beni çok soğuk bulmuş ve nefret etmişti. Gerçi o gün çok hastaydım ama haklı olabilir. Ne iyi, ne kötü biriyim.

*Kitapla ilgili beklentiniz nedir?

Elbette olabildiğince okura ulaşmasını isterim ama çok satan bir yazar olma aşamasını geride bıraktım. Metal Fırtına’dan sonra ün, başarı, para geldi, bunları tattım ve pek de ilgimi çekmedi. Yıllar içinde satmamam için edebiyat sistemi içinde bazı ayak oyunları, çelmeler gördüm ama tepki göstermedim. Zira üretime, yazmaya yetecek kadar konfor bana yetiyor. Hatta fazla başarı kişisel hayatınızdan çalıyor. Artık oraya buraya konuşma yapmaya, imza vermeye gitmeme gerek kalmadı. Ama yayınevi ticari bir oluşumdur. Hiç satmayan bir yazarı da basmazlar. O nedenle okurlar gelecek kitaplarımı okumak istiyorsa almalı. Yoksa, “Neden kitaplarınız basılmıyor?” diye bana gelmesinler. Ben basılma da hala yazarım ama onlar okuyamaz.

*Gelişen teknoloji ile edebiyatın durumunu nasıl buluyorsunuz?

İnternet yüzünden çok satanlar iyice berbatlaştı. Artık tılsım falan onlarca baskı yapıyor. Az satanlar ise cevher kaynıyor. Eskiden edebiyatımızda bunca çeşitli türde eser verilmiyordu. Gelecek adına umutluyum. Yazmaya ilk ilgi duyduğumda, 1987’de bir abimiz, “Almanya’da romanları bilgisayarlar yazıyor. Yazarlık bitti,” demişti. Yıllar geçti, “Yapay zekalar roman yazacak,” deniyor ama ben hiç umutsuz olmadım. Öte yandan gelişen teknoloji okurları zorluyor. Okumak dikkat ve zaman ister ama cep telefonlarından gelen bildirim sesleri edebiyatın ölüm çığlıkları olabilir.

*Yıllarca çalıştığınız yayınevinden ayrıldınız. Yeni bir yayınevi Antares’ten çıkıyor kitabınız…

Altın Kitaplar büyük ve köklü bir yayınevi. Orada mahşerin dört atlısı diyebileceğim Stephen King, Dan Brown, Agatha Christie ve Gülten Dayıoğlu var zaten. Ben yeni bir başlangıç, yeni bir heyecan istedim. Ülkenin ekonomik durumu malum. Yayın dünyası da etkilendi. Birkaç yayıneviyle görüştükten sonra Antares’teki heyecan beni çekti. Başarırsak bu bizim başarımız olacak.

*Gelecek adına konuşursak. Sırada neler var?

Yayınevi değiştirdiğim için kitaplarımın baskısı yok. Onları gözden geçiriyorum. Ayrıca üç kısa roman var. Önemli olan ise “Asa – Gri Tanrı”… Okurlar Drezulya serisinden Habis üçlemesinin bu son kitabını bekliyor. 2021 sonbaharına çıkacak diye umuyorum.

Üretmeye devam.

Editörün Notu: Kitabı bütün kitapçılarda bulabilirsiniz. Online almak için pek çok mecra var ben birini paylaşayım istedim. Orkun Uçar’ın Antares Yayınları’ndan çıkan Absentium-Yazarın dönüşü kitabını buradan alabilirsiniz. Ayrıca diğer bütün noktalar bir yana Orkun Uçar’a bir konuda özellikle katılıyorum. Yazarları seviyor ve kitaplarını okumak istiyorsanız alın okuyun. Varken almayıp yokken “niye yok” şeklinde sızlananlardan olmayın. Gökten üç elma düştü; biri bana, biri dinleyenlere, diğeri de bütün iyi insanlara olsun…