Yaşar Kemal, Kürt Sorunu, Ermeni Sorunu, Demokrasi, Özgürlük gibi ülkenin temel sorunlarında, çağının tanığı olmanın yanında sanığı da olmaktan çekinmeyerek cesurca gerçeğin, haklının, mazlumun yanında, ezilenden, sömürülenden, kırımlara uğrayanın, dili, kültürü yasaklananın, tehcir edilenin, öldürülenin, sürgüne gönderilenin, devletin sopası başından eksik edilmeyenin yanında safını belirlemiştir.’Zulmün Artsın’ diyerek zalime karşı durmuş susmamış, yılmamış sözünü hep söylemiştir.
Yaşar Kemal yaşamı boyunca, örgütlü mücadelenin içinde yer almış, 12 Mart Darbesi ile ülkemizin içine düşürüldüğü karanlığa karşı, yazarların emeğinin korunması, tam bir söz ve yazı özgürlüğünün gerçekleştirilmesi ve korunması için her türlü yasal mücadeleyi sürdürmek amacıyla kurulan Türkiye Yazarlar Sendikası’nın kurucu genel başkanı olmuştur.
Yaşar Kemal Türkiye PEN Yazarlar Derneği’nin ilk genel başkanıdır. 12 Eylül faşizminde tüm dernekler kapatıldıktan sonra PEN Türkiye’nın yeniden hayata dönmesini sağlayandır.
1960’lı yıllarda, TİP’nin Genel yönetim ve Merkez Yönetim Kurulu üyesi olmuş, radyoda parti sözcüsü olarak konuşmuştur. Mahalle mahalle, kahve kahve dolaşıp Türkiye İşçi Partisini anlatmıştır.
Aydınlar Dilekçesinin dinamolarındandır.
İnsanlığın yüzkarası olan F Tipi cezaevlerine karşı en cesur sesi yükseltmiş, açlık grevlerine son verilmesi için en büyük mücadeleyi vermiş isimdir.
Reklamını yapmadan, böbürlenmeden, kimselere belli etmeden, hapishanelerde çürüyen aydınlara, haksız yargılananlara her daim el uzatmış insandır.
Yaşar Kemal, “namuslu bir hayat yaşamış” gerçek bir aydınımızdır.
Edebiyatımızın evrensel sesi Yaşar Kemal yaşamıyla, yapıtlarıyla hep yaşayacaktır.”