28 Aralık 1895 yılında, Paris’teki Salon Indien du Grand Cafe’de August ve Louis Lumiere kardeşler, icatları olan The Cinematographe’ı (sinematograf) tanıttıklarında, sanatın sinema formu doğmuş oldu. Bundan önce, çeşitli mucitler hareketleri kayda alarak bunu ticari olarak halka sunmanın yollarını aradılar fakat bu girişimler başarısızlıkla sonuçlandı. Örneğin, Thomas Edison kineteskop (ilk film makinelerinden birisidir. Cihazın üstündeki bir delikten filmler teker teker izlenebiliyordu.) isimli bir icadı ortaya çıkardı. Bu icat çok büyüktü, ağırdı ve en önemlisi tek seferde yalnızca bir kişinin izlemesine olanak sağlayabiliyordu. Öbür tarafta “Sinematograf” ise görüntüleri duvara yansıtabiliyordu, böylece tarihte ilk kez sinema seyircisi kavramının ortaya çıkmasına neden oldu.
Lumiere Biraderler o gece her biri 50 saniye uzunluğunda olan tam 10 film yayınladılar. Bunlar tahmin edebileceğiniz gibi olabildiğince basit görüntülerdi. Kurgu ve kamera hareketi gibi sinema dilini oluşturan, sinemanın temel elementleri ise on yıllar uzaklığındaydı.
Lumiere Biraderlerin ilk filminin adı “La Sortie des usines Lumiere a Lyon- İşçiler Lyon’daki Lumiere Fabrikası’ndan Ayrılıyorlar” idi ve bu film hepsi de şapka takıyormuş gibi görünen düzinelerce erkek ve kadının fabrikadan ayrılışının görüntülerinden ibaretti. Bu film şimdiki haliyle bildiğimiz belgesellerin en temel haliydi.
Yukarıda izleyebileceğiniz ( L’Arroseur arrose- Fıskiyeler Fışkırdı) isimli film ise tarihteki ilk komedi filmiydi. Bu film bitkileri sulayan bir bahçıvanın, hortumun üstüne basarak suyun akışını engelleyen bir çocuk tarafından kandırılmasını gösteriyordu. Bahçıvanın hortumun ağzına baktığı sırada ise çocuk ayağını hortumdan çekerek onun ıslanmasına neden oluyordu, ve bu, tarihteki kayda alınan ilk şakaydı.
Aşağıda izleyebileceğiniz film ise Lumiere Biraderler’in ilk kısa filmlerinin arasında en meşhur olanıydı ve 1896 yılının başlarında gösterime girdi. Bir trenin istasyona varışını gösteriyordu. Kamera platformun sağ köşesindeydi, böylece tren güçlü ve diyagonal bir biçimde ekranın diğer köşesini sıyırarak geçiyordu. Efsaneye göre bu filmi izleyen seyirciler trenin tam üzerlerine geldiğini düşünerek paniklemişlerdi. Bu muhtemelen doğru değildir ama yine de, tarihte ilk kez, doğru kamera açısı kullanılarak görsel bir heyecan yaşatılmış oldu.