1-Mavi halkanın sırrı
Bilim insanları Jüpiter’in akıl almaz aurora şafak fırtınalarının kökenlerini ilk kez analiz edebildi.
Gaz devinin kuzey ve güney kutupları üzerinde oluşan ve ilk kez 1994’te keşfedilen mavi halka, gezegenin karanlık tarafında meydana geliyor. Gezegen dönüp şafak söktükçe aurora özellikleri daha da parlak hale geliyor.
Gezegenden uzaya yüzlerce ila binlerce gigawattlık ultraviyole ışının yayıldığı tahmin ediliyor. Bu, tipik bir auroradan 10 kat daha fazla.
Salınan büyük miktarda enerjiye rağmen aurora bilim insanlarının görüş alanında değildi. Bunun sebebi NASA’nın 2016’da başlatılan Juno görevinden önce, görüş alanının sadece tek tarafla sınırlı olmasıydı. Bu da gezegenin karanlık tarafındaki her şeyi gözlerden saklıyordu.
Jüpiter’in karanlık tarafı
Belçika’daki Liège Üniversitesi’nden araştırmacı Bertrand Bonfond “Dünya’dan Jüpiter’in aurorasını gözlemlemek uzuvların ötesini, Jüpiter’in kutuplarının karanlık tarafını görmenizi sağlamaz. Voyager, Galileo, Cassini gibi diğer uzay araçlarıyla yapılan keşifler, nispeten uzak mesafelerden gerçekleşti ve kutupların üzerinden uçuş yapılmadı. Bu nedenle de resmin tamamını göremediler” dedi.
Gezegenin karanlık tarafında, yani şafak fırtınalarının doğduğu tarafta ne olduğunu daha iyi anlamamıza olanak sağladığı için Juno’nun verileri çığır açıcı.
Jüpiter’deki fırtınalar Dünya’da bulunan ve alt fırtınalar olarak bilinen bir aurora türüne çok benziyor. Bunlar, enerjinin Dünya’nın iyonosferine kadar salındığı ve gezegenimizin manyetik alanı tarafından kontrol edilen manyetosferdeki kısa bozukluklardan kaynaklanır.
Gücünün kanıtı
Yine de bu benzerlik tuhaf çünkü Jüpiter ve Dünya’nın manyetosferleri birbirlerinden çok farklı. Dünya’da manyetosfer Güneş’ten gelip Dünya’yı yağmura tutan yüklü parçacıklar olan Güneş rüzgarlarının ani değişimlerine tabidir. Jüpiter’deyse bunun tersine gaz devinin etrafında iyonize olup hapis kalan gezegenin volkanik ayı Io’dan gelen parçacıklardır. Bu parçacıklar gezegenin manyetosferini oluşturan manyetizma tarafından gezegene çekilir.
San Antonio’daki Southwest Araştırma Enstitüsü’nden Juno’nun baş araştırmacısı Scott Bolton “Jüpiter’in sahip olduğu güç inanılmaz. Bu şafak auroralarındaki enerji de bu dev gezegenin gerçekte ne kadar güçlü olduğunun başka bir örneği” dedi.
Şafak fırtınası keşifleri dev gezegenin nasıl çalıştığına dair anlayışımızı sürekli değiştiren Juno görevinin bir başka sürprizi oldu.
2-Elfler ve periler
Geçen yıl NASA’nın Juno görevinden elde edilen verilerde Jüpiter üzerinde tuhaf “periler” ya da “elfler” görüldüğü açıklanmıştı.
Doğaüstü isimlendirilen olaylar ışık saçan geçici olayları yani parlak, öngörülemez ve tuhaf şimşekleri ifade ediyor. (İngilizce elves ifadesi, hem ışık yayılımları hem de “elfler” anlamına gelirken, ışık sütunları için kullanılan “spirite” da peri anlamı taşıyor.)
NASA bu tür olayların başka bir gezegende ilk kez gözlemlendiğini ifade ediyor.
Güneş Sistemi’nin en büyük gezegenindeki şimşekler, bunları Jüpiter’in sıvı benzeri atmosferinde gözlemleyebileceklerini düşünen bilim insanları tarafından öngörülmüştü.
Şimşekleri gezegenin etrafında dönen Juno uzay aracı üzerindeki Morötesi Spektrometri Cihazı’yla (UVS) çalışan bilim insanları keşfetti.
Juno’yla çalışan bilim insanı ve makalenin başyazarı Giles şunları söyledi:
Işık sütunları
UVS Jüpiter’in güzel kuzey ve güney ışıklarının özelliklerini saptamak üzere tasarlandı.
Ancak UVS görsellerinin yalnızca Jüpiter aurorasını göstermediğini, aynı zamanda köşede, orada olmaması gereken parlak bir morötesi ışık parlaması içerdiğini fark ettik. Ekibimiz bunu daha fazla inceledikçe Juno’nun Jüpiter üzerinde geçici bir ışık saçan olay (TLE) saptamış olabileceğinin ayırdına vardık.
“Peri” diye isimlendirilen ışık sütunu, altındaki şimşek fırtınalarında meydana gelen elektrik boşalımlarının tetiklediği ışık saçan geçici bir olay.
Bunlar, Dünya üzerinde yalnızca birkaç milisaniye sürerken, hem yere hem de gökyüzünde yukarı doğru uzanan uzun kollara sahip merkezi bir ışıkla kendini gösteriyor.
Diğer yandan, Emission of Light and Very Low Frequency perturbations due to Electromagnetic Pulse Sources (Elektromanyetik Darbe Kaynaklarına Bağlı Işık Emisyonu ve Çok Düşük Frekans Düzensizlikleri) ifadesinin kısaltması olan “elves” yani elfler, üst atmoferde bulunuyor ve basık bir disk gibi görünüyor.
Eşit derecede geçici olsa da bu atmosfer olayı, Dünya’da 320 kilometreyi bulan boyutlara ulaşabiliyor.
Giles şunları ifade etti: “Dünya üzerinde ışık sütunu ve ışık yayılımları (periler ve elfler), üst atmosferdeki azotla etkileşimleri nedeniyle kırmızımsı bir renkte kendini gösteriyor.
Hidrojenin etkisi
Ancak Jüpiter’de üst atmosfer çoğunlukla hidrojen içeriyor, bu nedenle muhtemelen mavi veya pembe renkle beliriyorlar.
Bu olaylar yalnızca büyük şimşekler de olabilirdi ancak bilim insanları bu olasılığı hızlıca eledi. Çünkü ışık olayları, şimşeklerin büyük kısmının oluştuğu sıvı su bulutu katmanının yaklaşık 300 kilometre üstündeki bir irtifada keşfedildi.
Dahası, spektrometre kısa parlamalarda hidrojen emisyonunun ağır bastığını kaydetti.
Giles, “Juno her bilim geçişi yaptığında, ışık yayılımı ve ışık sütunlarına yönelik daha açık işaretleri aramayı sürdürüyoruz” dedi.
Artık neyi aradığımızı bildiğimiz için Jüpiter ve diğer gezegenlerde bunları bulmak daha kolay olacak. Ve Jüpiter’deki ışık sütunu ve ışık yayımlımlarını, burada Dünya üzerindekilerle karşılaştırmak, gezegensel atmosferlerdeki elektriksel aktiviteyi daha iyi kavramamıza yardımcı olacak.
Bulgular 27 Ekim 2020’de Journal of Geophysical Research: Planets’de yayımlandı.
Juno uzay aracı 2016’da dev gezegene kendisinden önceki tüm insan yapımı nesnelerden daha yakın yörüngelenerek rekor kırmıştı.
Jüpiter’in devasa fırtınalarıyla ilgili sağladığı bilgiler, bilim insanlarına “Jüpiter’in ışık olaylarıyla” ilgili çok önemli bilgiler verdi. Bu bilgiler, ışık olaylarının Dünya’daki şimşek fırtınalarına düşünülenden çok daha fazla benzediğini ortaya çıkardı.
3-Ahtapot benzeri canlılar
Britanyalı bir astronom, Jüpiter’in uydusu Europa’da yaşam gelişme olasılığının neredeyse kesin olduğunu söylüyor. Bilim insanına göre bu yaşam formu “ahtapotları” andırıyor.
Liverpool Hope Üniversitesi Rektörü Monica Grady, Europa’nın yüzeyinin altındaki buzlu denizlerin, ahtapot gibi zeki deniz canlılarını bulmak için en iyi yer olduğunu öne sürüyor.
Daily Mail’in aktardığına göre Grady, “Dünya dışı yaşam olasılığından söz edersek Europa’daki buzun altında yaşam olması neredeyse kesin” diye konuştu.
Grady ayrıca, Mars’taki yeraltı mağaralarının da yaşam barındırabileceğini düşünüyor çünkü bu alanlar yoğun radyasyondan korunuyor.
Aktarılana göre gökbilimci kendi üniversitesinde yaptığı konuşmada, “Dışarıda, mesela Mars’ta yaşam olacaksa yüzeyin altında gelişecek” dedi ve ekledi:
Mars’ta yaşam varsa muhtemelen mikrobik ölçektedir. Ama Europa’da belki de ahtapotlarla benzer zekaya sahip, daha gelişkin yaşam formları bulma şansımız yüksek.
Europa’da yaşam ihtimali
Europa’nın okyanusları, dünya dışı yaşamın keşfi için en güçlü adaylardan biri olarak düşünülüyor.
Ay’dan biraz daha küçük uydunun yüzeyi buz tabakasıyla kaplı. Ancak bilim insanları, tabakanın altında büyük bir okyanus olabileceğini söylüyor.
NASA’nın Goddard Uzay Uçuş Merkezi’nden araştırmacılar, Jüpiter’in buzlu ayının yüzeyindeki su buharı izlerini doğrulamıştı.
20 yıldan uzun süre önce NASA’nın Galileo uzay aracı, uydunun yüzeyinde elektriği ileten sıvı olduğuna dair veriler toplamıştı. 2018’de de verilerin analizi, Europa’daki sıvı aktivitelerini kanıtlamıştı.
Öncelikli hedef
Uzay ajansına göre bu küçük gök cismi, Dünya dışı yaşam arayışındaki en öncelikli hedeflerden. O yüzden de su buharına işaret eden bu veriler çok önemli.
Ayrıca Hubble Teleskobu haziranda Europa yüzeyinde sofra tuzu olarak da bilinen sodyum klorür tespit etmişti.
Bu bulgu da buzlu yüzeyin altında büyük miktarda tuz içeren geniş okyanuslar olabileceğine işaret ediyor.
Tüm bu sebeplerden dolayı NASA, Europa’da yaşamı araştıracak bir uzay sondasını 2023’te fırlatmaya hazırlanıyor.
Uzay Ajansı, geçen yıl, “Güneş Sistemimizde yer alan başka dünyalardaki yaşam potansiyeline dair daha fazla bilgi verebilecek Europa Clipper görevinin yeni aşaması onaylandı” açıklamasında bulunmuştu.
4-Kırmızı fırtına
Hubble Uzay Teleskobu, giderek yaşlanıyor ama hala kozmosun en muhteşem görüntülerini elde etmeyi başarıyor. Teleskop şimdi de güçlü gözlerini Jüpiter’e dikti ve şimdiye kadar yakaladığı en iyi karelerden birini sundu.
Fotoğrafta devasa gezegenin büyük kırmızı lekesiyle ondan biraz daha küçük beyaz lekesi çarpıcı bir netlikte görülüyor. Aslında bu çok şaşırtıcı bir durum. Çünkü önceki araştırmalar, kırmızı lekeyi meydana getiren fırtınanın son demlerini yaşadığını ve biz ölmeden önce ölebileceğini ortaya koymuştu.
Hubble ekibiyse kırmızı lekenin hala Dünya’yı yutabilecek kadar büyük olduğunu ve “küçülme hızının yavaşlamış gibi göründüğünü” ifade ediyor. Ekip, lekedeki küçülmenin nedeninin “tam bir muamma” olduğunu da ekliyor.
Fotoğrafta ayrıca, bilim dünyası için yeni olan bir fırtına ve çılgınca dönen gazlar da yer alıyor. Yeni fırtına gezegenin sağ üst köşesinde bulunuyor ve damla benzeri bir şekle sahip.
Hubble ekibi, yeni fırtınayı şu sözlerle açıklıyor:
Hubble’ın yeni görüntüsünün benzersiz ve heyecan verici bir ayrıntısı. Orta kuzey enlemlerinde, saatte 560 kilometre hızla hareket eden parlak, beyaz ve (sağa doğru) yayılmış bir fırtınayı gösteriyor.
Fotoğraftaki ayrıntılar bu kadarla da kalmıyor. Gezegenin yaşama ev sahipliği yapma ihtimaliyle ünlü uydusu Europa da arka planda boy gösteriyor.
Uyduda bulunduğu düşünülen okyanuslar, Dünya dışı yaşamın keşfi için en güçlü adaylardan biri. Europa’nın yüzeyi buz tabakasıyla kaplı olsa da bilim insanları, tabakanın altında büyük bir okyanus olabileceğini söylüyor.