Şiirin yolu şairin tercihi

80 Kuşağı’nın başat şairi Tuğrul Tanyol, Türk şiirinin güncel karmaşasının dışında, şiirin götürdüğü yola, şiir adına karar veren ve burada da yüzünün akıyla yürüyen bir şair. Son kitabı ’Gidilmemiş Bir Yol’da, yalınlaşma ve daha az sözcükle şiiri kurma, hatırayı, hafıza ve evi merkeze alma tercihini sürdürüyor.


Şiirimizde 80 Kuşağı’ndan bahsedilir. Her dönem gibi bu kuşağın da sınırları/varlığı tartışmaya açıktır. Bu kuşak içinde gösterilen ancak daha öncesi verimleriyle bu sınırı aşıp sonraki kitaplarıyla da kendi çizgisine kavuştuğu gözlemlenen bir şair Tuğrul Tanyol. Saint Joseph ve Kabataş liselerinde okuduktan sonra Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji bölümünden mezun oldu. Halen Yeditepe Üniversitesi’nde sosyolog öğretim üyesi olarak görev yapıyor. İlk şiirini Yeni İnsan dergisinde yayımlayan şair, 80 Kuşağı’nın oluşmasında rol oynayan Üç Çiçek ve Poetika yayınında aktif rol oynadı. E, Özgür Edebiyat dergilerinin kurucuları arasında yer aldı. Şairler ve şiir üzerine denemeler yazdı (İyi Şiir Koalisyonu, Şiirin Soyağacı). İlk şiir kitabı ‘Elinden Tutun Günü’ 1983’te basılan Tuğrul Tanyol, Behçet Necatigil, Metin Altıok ve Attilâ İlhan şiir ödüllerine değer görüldü. ‘Elinden Tutun Günü’nü (1983) ‘Ağustos Dehlizleri’, ‘Sudaki Anka’, ‘Oda Müziği’, ‘İhanet Perisinin Soğuk Sarayı’, ‘Büyü Bitti’, ‘Her Şey Bir Mevsim’, ‘Öncesi ve Sonrası’, ‘Gelecek Günlerin Şarabı’, ‘Ansızın Yaz’ ve son kitabı ‘Gidilmemiş Bir Yol’ (Şubat 2021) izledi.

DÜŞÜNCEYE BAĞLI BİR DÜNYA
80 Kuşağı şairleri, 1970’lerde iyice ideolojik kaotizme saplanan, söylem kipinde kilitlenip estetik yörüngesini şaşıran şiiri, adeta geçmişin bütün değerli kaynaklarına bağlarcasına yenileme amacı gütmüşler, kendi içlerinde de geçişken, etkileşimli bir şiir dili kurmaya çalışmışlardı. Geçen ay Kıraathane İstanbul Edebiyat Evi için hazırladığımız Şiir Gecesi’nin konuğu bu kuşağın başat şairi Tuğrul Tanyol’du. Şair bu söyleşide, yeni kitabı ‘Gidilmemiş Bir Yolu’ da anlayıp anlamlandırmamıza fırsat verecek bazı açıklamalar yaptı. Kendisine, özellikle son kitaplarında dikkat çeken belirgin yalınlaşmanın şiirin kendi süreğinin mi yoksa hayata bağlı dönüşüm/etkileşimlerin mi bir sonucu olabileceğini sormuştum. Özetle şöyle demişti: “Şiirimin öteden beri imgeye ve sese dayalı bir şiir olduğu söylendi. Tamam, bunu kabul ediyorum. Öte yandan benim yazmadığım, yazamadığım bir şiir vardı içimde. (…) En çok kıskandığım şair Orhan Veli olmuştur. Ondaki o basitliği, çok az sözcük ve dizeyle mükemmel dünyalar yarattığını gördüm. Ben samimi olmaya inandım hep. Şair, şiiri kendi gittiği yola doğru değil, şiirin çektiği yere gitmeli.”
Her şiir kitabı şairin kendi şiiri içinde ayrıdır. Ayrışma yeni kitabın gerekliliğini ortaya dökerken eser bütünlüğünün de ayrılmaz parçasıdır. ‘Gidilmemiş Bir Yol’da, ‘Her şey Bir Mevsim’ ile başlayan yalınlaşma ve daha az sözcükle şiiri kurma, hatırayı, hafıza ve evi merkeze alma tercihinin sürdüğü gözlemleniyor. Belli bir yaştan sonra ‘imaj ve ses ile değil bir düşünceden koyularak şiire’ varmanın kendisine yakın geldiğini vurgulayan şairin, burada da önce düşünceyi bulduğu, net imgelerle ve müziğini arayan seslerle kendisini işlettiği izleniyor. Şiirin gelişi şairi bu yola çekerken, o, kendisinde diretmeden, şiirin çağrısını tercih etmiş. Orhan Veli gibi bir şiir anlayışı ile değil (o daha çok espriden ve anın geriliminden yararlanır) düşünceye (ideoloji değil) bağlı bir dünya kurduğu görülüyor Tanyol’un.

SAF ŞİİRİN YOKLAYIŞLARI
Üç bölümden oluşan ‘Gidilmemiş Bir Yol’da toplam 27 şiir yer alıyor. Her bir bölümü sacayağı olarak yorumlamak mümkün. İlk bölümde hafızanın kabarttığı aile duygusunun şiiri dokulaştırdığı seziliyor. Bunca yalınlık içinde sezdirme, şiirin ana ereğine dönüşüyor. Anne, çocuk, oğul, bahçe, gece, yıldızlar, müzik, aşk bu şiirin ana elementleri olarak parlıyorlar. ‘Tabula Rasa’ bölümünü yaratan ana unsurun, saf şiirin yoklayışları olduğunu fark etmek ve burada Haşim ile Necatigil arasında gidip gelen bir duyarlık salınımının bulunduğunu söylemek de mümkün. Öte yandan ‘Özgürlüğe Davet’te şairin/şiirin daha dışarı çıktığı, sosyal/sosyolojik gözü edinerek daha eleştirel bir söylem kazandığını ifade etmek isterim. Buradaki asıl kurucu duygunun ‘Çünkü hayat kalbe yazılır’ mısraında açığa çıktığını da vurgulamalı. Hayatta olup bitenlerin şiddeti, sadece değerleri altüst etmekle kalmayıp şairi ‘Güvenim kalmadı insana’ eşiğine dek sürüklemiştir. Umutsuzluk bir acıyla sarıp sarmalasa da yürekleri, o her zaman bir ‘yalancı’ olan şair, tekrar öne çıkar ve ‘belki bir yalvaç, belki kurtarıcı’ olarak, dağın arkasındaki umuttan söz eder.
Her şairin yolculuğu sonunda kendi bütünlüğüne varmak içindir. Özellikle ‘Ağustos Denizleri’, ‘Sudaki Anka’, ‘Oda Müziği’ ve ‘İhanet Perisinin Soğuk Sarayı’ kitaplarındaki yoğun imge ve çoksesli şiir arayışlarından süzülerek, ‘Gelecek Günlerin Şarabı’, ‘Ansızın Yaz’ kitaplarıyla yalınlaşan, Tuğrul Tanyol şiirinin canlı bir içsel süreği diye de yorumlanabilir ‘Gidilmemiş Bir Yol’. Kendisini Behçet Necatigil’e yakın hisseden ve onun şiirin sezdirme ilkesini benimsediğini vurgulayan Tanyol, kendisini bir kere daha tanımlar adeta. Türk şiirinin güncel karmaşasının dışında, şiirin götürdüğü yola, şiir adına karar veren ve burada da yüzünün akıyla yürüyen bir şair Tanyol. ‘Oğluma’ şiirini, ‘şiirime’ diye de okuduğumuzda, şiir hâlâ onun ‘Kalbinin ışığı! Geleceğe yaptığı çağrı’ olarak parlıyor.
 
GİDİLMEMİŞ BİR YOL Şiirin yolu şairin tercihi
Tuğrul Tanyol
Sia Kitap, 2021
96 sayfa, 17 TL.


Sizin Tepkiniz Nedir?

hate hate
0
hate
confused confused
0
confused
fail fail
0
fail
fun fun
0
fun
geeky geeky
0
geeky
love love
0
love
lol lol
0
lol
omg omg
0
omg
win win
0
win

Dutluk Dergi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin