Tek bir neden var diyemeyiz ancak Van Gogh‘un tarzını oluşturmasında yardımcı olmuş olabilecek bir rahatsızlığı olmuş zamanında.
Hollanda’da anlatılan Van Gogh’un deliliği ve renkler hikayesinin bir versiyonu şöyle:
Gerçekte Van Gogh, sürekli hale gelen kulak çınlamasından şikayetçi olarak doktora gider, ancak doktor içine kapanık ve melankolik kişiliğinden dolayı “kafasının içinde sesler” duyduğuna kanaat getirir ve mani tedavisine başlar. Bu arada doktor kendi geliştirdiği bir ilaçlı tedavi yöntemini de test etmeye can atmaktadır.
Ancak Van Gogh yüksek tansiyon hastasıdır ve bu yüzden kulağı çınlamaktadır. Aldığı yanlış ilaçlar ve diyet uygulamaması çınlamayı iyice tetikler. Hastalığı ilerler ve yüksek tansiyon sonucu mavi ve sarı renkleri patlar halde görür, Tıpkı resimlerindeki gibi.
Doktoru bunları muhtemel sanrılar olarak algılar ve teşhisi netleşir. Özellikle de Van Gogh bir gün kafasındaki çınlamaya ve kulağındaki zonklamaya dayanamayacak hale gelip kulağını kesince, tüm şüpheler ortadan kalkar, Van Gogh delidir. Öte yandan psikolojik ilaç tedavisine cevap vermeyişi sürmektedir.
Diğer bir deyişle; Van Gogh sarı ve mavileri gördüğü gibi resmetmiştir ve deli değildir… Van Gogh belki depresif, biraz melankolik çoğumuz gibi ama sonu birçoğumuzdan daha trajik bir insandır, ömrü tımarhanelerde tükenmiş, deliliğine ikna olacak kadar mütevazi…
Dünya Van Gogh’un tabloları gibi olsa nasıl olurdu?
[fvplayer id=”5″]