Orhan Pamuk’un son romanı Veba Geceleri sonunda okuyucuların beğenisine sunuldu. Kitapla ilgili ilk inceleme yazısı Hürriyet yazarı, yazar-eleştirmen A. Ömer Türkeş’den geldi. Türkeş’in yazısından bir bölüm şöyle:
“…Veba deyince akla Albert Camus’nün ‘Veba’sının gelmesi kaçınılmazdır. Camus, varoluş meselelerine, felsefi sorgulamaya açılmak için salmıştı veba illetini Oran kentinin üzerine. Pamuk’un niyeti farklı; vebanın yarattığı kaotik bir ortamda, hayali bir adada, ‘bir millet uyanıyor’ mitini canlandırmış. Canlandırma kelimesi teşbih değil; hayali Minger Adası’nı insanlarıyla birlikte gerçekten de canlandırıyor. Evler, sokaklar, vilayet ve telgrafhane binaları, tarihi Arkaz Hapishanesi ve zindanları, eski zaman eczaneleri ve diğer mekânlar bir Bosch resminde görebileceğiniz titizlikle işlenmiş Minger tablosuna.
Sadece mekânlar değil insanlar da yer alıyor bu tabloda. Muktedirler ön sıradalar ama Minger halkı da ihmal edilmemiş; memurları, şeyhleri, işşiz güçsüzleri, berberler, aktarlar, şerbetçiler ve diğer meslek erbaplarıyla Minger ahalisi, dükkânları ve mesleki alet edavatıyla hayat buluyor. Meczuplarını da unutmayalım. Pamuk her bir karakterin hakkını gözeterek, kısa da olsa bir hayat hikâyesi bağışlamış. Sonuçta zamanın ve mekânın ruhunu barındıran bir atmosferle kaplamış hikâyesini.
Daha önce iki çok etkileyici tarihi roman yazmıştı Pamuk; ‘Beyaz Kale’ ve ‘Benim Adım Kırmızı’. ‘Veba Geceleri’nde daha yakın ve daha somut bir tarihi ele alıyor. Romanın geri planında Batı karşısında her anlamda çok geride kalan Osmanlı’nın çöküş sürecini, Osmanlı haritasının sınırlarının adım adım küçülmesini, ayrılıkçı isyanları, saray entrikalarını, evhamlı bir sultanın korku imparatorluğuna çevirdiği bir ülkeyi, tarihçi kadının ağzından uzun uzun anlatıyor Orhan Pamuk. Böylesi uzun tarihi açıklamalar risklidir. Hikâyenin sarkmasına veya okuyucunun hikâyeden kopmasına yol açabilir. Ancak ‘Veba Geceleri’nde böylesi bir geri plan, hikâyenin tamamlayıcı unsuru mahiyetinde.
… Ele alınmayı, tartışılmayı hak eden daha pek çok ayrıntı var elbette ama bu yazı içerisinde hepsine değinmek mümkün değil. Roman kişilerini gerçek tarihi şahsiyetlerle eşitlemekten, Minger Adası’nın neresi olduğu tartışmasından, Minger’in millici ve dincilerinden bilhassa uzak duruyorum.
Bir yazarın beş yıllık emeğinin ürünü olan 540 sayfalık bir romanı dört günde okumak, metne yedirilmiş bazı motifleri, temaları, göndermeleri ıskalamamıza yol açabilir. Ayrıca romanın barındırdığı pek çok motife, pek çok kişiye, kişiler arasındaki ilişkilere, aşklara, hüzünlere, esrarengiz cinayetlere de yer veremedim. Keşfetmeyi ve tat almayı okuyuculara bırakıyorum. Zira hem sürükleyici hem çok katmanlı bir roman ‘Veba Geceleri’. Kariyerinin en iyisi diyemem ama Nobel’i aldığından bu yana yazdığı en iyi roman olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.
Orhan Pamuk
Yapı Kredi Yayınları, 2021
544 sayfa, 45 TL.
Yazarın yazısının tamamını okumak için tıklayın.