Bu Diyetler Kanser Yapıyor!👀

Uzmanlar son 30 yıldır görülen kalın bağırsak kanserindeki belirgin artışın, Batı diyet kalıplarının benimsenmesi ile ilgili olduğunu söylüyor. 


Uzmanlar son 30 yıldır görülen kalın bağırsak kanserindeki belirgin artışın, Batı diyet kalıplarının benimsenmesi ile ilgili olduğunu söylüyor.  Diyet dönemlerinde yağ tüketimi üç kat, et tüketimi dokuz kat artarken pirinç tüketimi ise üçte bir oranında azalıyor.  Kolon kanseri, sanayileşmiş ülkelerde en sık görülen hastalıklardan biri. Kalın bağırsak kanserinin oluşumunda beslenmeye bağlı risk faktörleri; et ve dolayısıyla sürekli olarak yüksek oranda yağ tüketimi, yüksek oranda doymuş yağ asitleri, yüksek kalorili beslenme, alkol tüketimi ve düşük lifli beslenmedir.

 

Çok sayıda epidemiyolojik çalışma vejetaryenlerde ortalama popülasyondan daha az sıklıkla kötü huylu tümör oluştuğunu ve bu sebeple hayatlarını kaybettiklerini gösteriyor. Bu durum özellikle kolon, mide ve akciğer kanserleri için geçerli. Vejetaryen beslenme genellikle lif, çeşitli ikincil bitki maddeleri, antioksidan vitaminler ve laktik asit  bakterileri gibi anti-kanserojen maddeler bakımından zengindir. Vejetaryenlerdeki yağ alımı da karışık beslenenlere kıyasla daha düşüktür ve çoklu doymamış yağ asitlerinin oranı normal beslenmeden önemli ölçüde daha yüksektir. Dolayısıyla vejetaryenlik bir kez daha karşımıza sağlıklı kalmanın koşulu olarak çıkıyor.

LAKTO-OVO BESLENME ÖNERİLİYOR

Eskiden vejetaryenliği benimsemiş kimseler, dünyadan bihaber “çılgınlar”, “ideolojik açıdan dünyayı iyileştirmeye çalışan kimseler” olarak gösterilmektedir. Vejetaryenler zayıf, hasta, soluk tenli olarak telakki ediliyor yetersiz besin alımından dolayı “zihinsel ya da fiziksel performansları düşük kimseler” olarak gösteriliyordu. Hayvanlara karşı beslenen sevgi, tüm yaşam alanlarında tek başına ve münzevi bir davranış biçimiyle bağlantılıydı. Hem bilim hem de toplum kaçınma ve feragat etmeye dayalı bir beslenme şeklinin makul ve sağlığa faydalı olamayacağı konusunda hemfikirdir. Bu önyargılar uzun yıllar boyunca vejetaryenlik algısını şekillendirdi. Günümüzde ise durum farklı. Yalnızca Almanya’da vejetaryen sayısı tahmini olarak altı milyondan fazla. Bu eğilim bilhassa gençlerde artış gösteriyor. Günümüzde beslenme bilimi ve tıp dünyası da dengeli lakto-ovo vejetaryen hayat şeklini tavsiye ediyor. Lakto-ovo vejetaryenler besin olarak balık ve eti tüketmiyor.

Özlem Gerguş’un çevirisi ise Runik Kitap’tan çıkan Claus Leitzmann In yazdığı “Vejetaryenlik; Temelleri, Faydaları, Riskleri” isimli kitap basta vejetaryenliğin uzun yaşama katkısı olmak üzere pek çok konuya ışık tutuyor. Biyokimyacı ve beslenme uzmanı Prof. Dr Claus Leitzmann şu anda Gieben Üniversitesi Beslenme Bilimi Enstitüsü’nde başkanlık görevini yürütüyor. Leitzmann’ın kanseri önleme alanında Zabel Ödülü ve önleyici beslenme alanında Broermann ödülü var.