“Antigone’ye Giriş”

Kızı Antigone ile beraber Thebai'yi terk eden Oedipus birtakım maceralardan sonra Kolonos'ta sakin bir ölüme kavuşunca Antigone Thebai'ye döndü.


Antigone trajedisi Sofokles’in elde mevcut yedi dramının en eskisi olarak kabul edilmektedir. İlk defa, İsa’dan evvel 442 senesinde oynanmıştır. 123 tane tiyatro eseri yazmış ve bunlardan 24 tanesi ile birincilik almış olan Sofokles, bu eserinde tamamile olgun bir sanatkâr görünmektedir.

Antigone, Oedipus faciasının bir devamıdır: Oedipus, babası Laios’u bilmeden öldürmüş, Thebai’yi ejderhadan kurtarmış ve şehre hükümdar olmuştu. Yine bilmeden anası İokaste ile evlenmiş ve bu izdivaçta iki erkek (Polyneikes, Eteokles) ve iki kız (Antigone, İsmene) çocuk doğmuştu. Uzun seneler tam bir saadet içinde yaşadıktan sonra birdenbire Thebai şehrine bir taun(bulaşıcı hastalık) musallat oldu. Halk bu korkunç afetten yılmış bir halde, felâketin sebebini arıyor, fakat tanrıların neye kızdıklarını bir türlü anlayamıyordu. Nihayet kâhin Teiresias, Oedipus’un ve halkın ısrarları karşısında, tanrıların bu hiddetinin ancak Laios’un katili bulunduktan sonra yatışacağını söyledi. Oedipus bütün gayretile katili aramağa başladı. Fakat yine Teiresias’ın ağzından müthiş hakikat öğrenildi. Bunun üzerine İokaste kendini astı, Oedipus da gözlerini kendi eliyle kör etti.

Felâketlerinin verdiği bir şaşkınlık içinde ve kör bir halde birkaç sene daha hükümdar olarak Thebai’de kalan Oedipus, mütemadiyen etrafındakilerin oyuncağı oluyordu. Günün birinde oğulları babalarının hükümdarlık haklarını da kısmağa kalktılar ve Oedipus’un ağzından müthiş bir beddua çıktı:

Kendisine yapılan hakaretlere karşılık olarak iki kardeş birbirinin kanına girecekti.

Kızı Antigone ile beraber Thebai’yi terk eden Oedipus birtakım maceralardan sonra Kolonos’ta sakin bir ölüme kavuşunca Antigone Thebai’ye döndü.

Orada Oedipus’un oğulları Polyneikes ile Eteokles, babalarının bedduasına uğramamak için her türlü münazaadan (tartışmadan) kaçıyorlar ve münavebe ile birer sene hükümdarlık ediyorlardı. Fakat günün birinde Eteokles kendisini kâfi derecede kuvvetli hissederek sırası geldiği halde hükümeti kardeşine devretmek istemedi. Polyneikes Argos şehrine kaçtı, oranın hükümdarı Adrastos’un kızı ile evlendi ve diğer altı kumandan ile birlikte Thebai’ye karşı harbe girişti.

Kâhinlerin bütün ihtarlarına rağmen bu yedi kumandan yedi kapılı Thebai’ye karşı yürüdüler. Şehri muhasara ettiler ve zaferden emin olarak hücuma kalktılar. Bu tehlikeli anda kâhin Teiresias, bir vatandaş kendi isteği ile kendini kurban ettiği takdirde şehrin kurtulacağını ve Oedipus’un öldürdüğü ejderhadan dolayı hâlâ Thebai’ye kızgın olan Harp Tanrısı Ares’in yumuşayacağını bildirdi. Zira Oedipus’un öldürdüğü ejderha Harp Tanrısı Ares’in oğlu idi. Bunun üzerine Kreo’nun oğlu Megareus ejderhanın mağarasının üst tarafındaki surda kendini öldürdü ve şehrin talihini değiştirdi. Bu sırada surlara tırmanmış bulunan Argoslu muharip Kapaneus, tanrıların sarih(açık) emirlerine rağmen şehri ateşe vermek istediği için, Zeus’un bir yıldırımı ile yere serildi. Oedipus’un oğulları Polyneikes ile Eteokles şehrin kapılarından birinin önünde karşılaşarak birbirlerini öldürdüler. Argoslular da hep birden dağılıp kaçtılar.

Thebai şehrinin hükümdarlığı, en yakın akraba sıfatile İokaste’nin erkek kardeşi ve ölen delikanlıların dayısı Kreon’a kaldı. Kreon derhal Eteokles için muhteşem bir cenaze merasimi yaptırdı, fakat tellallar vasıtası ile ayrıca şu emri de halka bildirdi:

“Düşmanların, bu meyanda Polyneikes’in cesedi, çıplak olarak harp meydanında bırakılacak ve vahşi hayvanlara terk edilecektir. Ölüyü gömmeğe ve ona ölülere mahsus merasim yaparak, saygı göstermeğe kalkışacak olanın cezası ölümdür.”

Böyle keyfî bir emre itaat edileceğinden kendisi de şüphe ettiği için Polyneikes’in cesedine nöbetçiler el koydu.

Böyle bir emir hem Yunanlıların umumiyetle kabul ettikleri âdet ve kanunlara aykırı idi, hem de kız kardeşinin oğlu gibi yakın bir akrabasına ve şehrin eski hükümdarına, sarih haklarını silah kuvveti ile elde etmek istedi diye, ölümünde hakarete kalkışmak kabalık ve hissizlikti. Böyle bir hareket aynı zamanda tanrılara karşı da bir cürüm teşkil ediyordu: Çünkü tanrılar ölülerin gömülmesini herkes için bilhassa ölünün akrabaları için mukaddes bir vazife sayıyorlardı.

Kreon’un manâsız bir gurura ve ihtirasa kapılarak ilan ettiği yasak bu yüzden şehirde umumî bir memnuniyetsizliğe ve halk arasında homurdanmalara sebep oldu. Antigone bu haberi duyar duymaz her tehlikeyi göze alarak sevgili kardeşini gömmeğe ve ona karşı mukaddes kardeşlik vazifesini yapmağa karar verdi.

Antigone trajedisi işte buradan başlamaktadır.

Yenitürk, Haziran Eki, Haziran 1942


%d blogcu bunu beğendi: