Karanlıklar Prensi Poe

1809 yılının ocak ayında, soğuk ve acımasız kış şartlarında gözlerini açan bir bebeğin yüz binlerce kimse tarafından bu denli sevileceğini ve dünya edebiyatının gidişatına yön vereceğini kim bilebilirdi ki?


[3d-flip-book mode=”fullscreen” urlparam=”fb3d-page” id=”2521″ title=”false”]

“Yıllar önceydi, yıllar yıllar önce,
Deniz kıyısındaki
O diyarda bir genç kız yaşıyordu
Bilirsiniz adını, ANNABEL LEE;”

1809 yılının ocak ayında, soğuk ve acımasız kış şartlarında gözlerini açan bir bebeğin yüz binlerce kimse tarafından bu denli sevileceğini ve dünya edebiyatının gidişatına yön vereceğini kim bilebilirdi ki?

“Ömür geçti, zaman aktı
Cesur şövalye yaşlandı
Bir gölgeyle yüreğinde.”

Takvim yapraklarının 19 Ocağı gösterdiği gün; bir şair, bir öykü yazarı, ölümün tok ve umursamaz sesi olan bir baştan çıkarıcı geldi dünyaya. Belki de farkında olmadan nesiller
boyunca yaşanmış ve yaşanacak olan kimsesizliği damıttı kaleminden. Her büyük dehanın deneyimlediği gibi o da ötelendi kendi çağında. Hiç de ilgi görmeyen fanzin denemelerinin ardından birçok eserini yaşadığı büyük zorluklara rağmen yaratmayı başarmışken edebiyata dair tüm hayalleri ne yazık ki bir düşten öteye gidemedi.

“Sen et yiyen ağaçların arasına kayan hayalet

Kaçıyorsun

Yalnızca gözlerin kalıyor burada.”

Henüz ilk çocukluk döneminde bir aileye ait olma hissenden mahrum kalan Edgar Allan Poe, bir yaşındayken babası tarafından terk edildi ve ertesi yıl annesinin ölümüyle yapayalnız kaldı.

Koyu karanlık kader, onu, aldığı ilk nefesinden beri takipteydi artık. Bir tüccar tarafından resmi kayıtlara geçirilmeden evlat edinilen Poe, John ve Frances Allan çiftiyle geçimsiz bir
hayat sürmüş olsa da uzun yıllar onların himayesinde yaşamaya da mecbur kaldı.

“Kıyıdayım dalgaların vurduğu
Ve suların uğuldayıp durduğu
Yerdeyim maviliklerin ucunda.”

Poe, yeni ailesinin İngiltere’ye taşınmasıyla birlikte ilk ve orta öğrenimini burada tamamladıktan sonra yeniden Amerika’ya döndü. Virginia Üniversitesi’nde süren kısa öğrenim hayatının ardından farklı bir isimle Amerikan ordusuna katıldıysa da göstermiş olduğu disiplinden uzak davranışları nedeniyle orduda tutunamadı ve askeri yaşamını da
yarım bırakmak zorunda kaldı.

“Nice dehşet öyküsü anlatıyor çalkantıları!
Gecenin ürperen, titreyen kulağına
Haykırıyor korkularını nasıl da!”

Gençlik yılları gelip çattığında; artık alkole bağımlı bir karanlık ruhtu Poe. Anne ve babasından miras kalan sanatçı ruhu onu beslemeyi sürdürse de ümitsizlik onu esir almıştı.Yazmak dışında bir eyleme ve amaca sahip olamayacağını geç de olsa anlamıştı Poe.

Yazarlıkla ilgili uğraşlarını sürdürmeye çalıştığı yıllarda eserleri ve kişiliği kan emici editörler ve edebiyat çevreleri tarafından yerden yere vuruldu. Günümüzde paha biçilmez sayılabilecek eserleri kendi dönemindeki edebiyat çevreleri  tarafından hor görüldü ve yazarlık yaparak geçinebilmesi gittikçe daha da zorlaştı. Onun sesi, tüm o talihsizliklere rağmen, günümüze kadar ulaştı ve örselenen, yıpranan kimselerin soğuk, karanlık dünyalarında misafir oldu.

“Yolcuydum, gelmiştim buralara dek
Uğursuz bir yük taşıdım buralara dek”

Çok sevdiği karısı Virginia’nın ölümüyle harap olmuştu Poe. Yaşadığı dönem boyunca yalnızlaşmış ve küçük düşürülmüş bir kuzgundu Edgar Allan Poe. Pek çok kere ölümü düşünmüş; esrara ve alkole yenilmişti. Solgun yüzlü Karanlıklar Prensi, edebiyatın birçok alanında eserler bırakabilmişken anlaşılamamaktan bitap düşmüştü. Onun yazılarını en genel anlamda sınıflandırmaya kalktığımızda karşımıza şu başlıklar çıkmakta: Gotik, bilimkurgu, polisiye, korku, romantik, gerçeküstücülük, post modern ve sembolizm.

“Sağda, solda, tüm yolda, al buğuların arasında
Görüntünün bittiği uzaklarda
Ürpererek yalnızca seni görmek.”

Lanetli şairimiz Poe, 7 Ekim 1849 sabahında göçüp gitmiştir bu dünyadan. Ölümüyle ilgili bitmek bilmeyen spekülasyonlar bugün dahi devam etmektedir. Anladığımız kadarıyla yalnız ve karanlık düşleriyle bir başına ölmüştür büyük bilge. Cenaze merasimine katılan birkaç kişi onun için gözyaşı dökmüş müdür bilinmez ancak onun eserleriyle büyümüş nesiller, kuzgunun soluğunda hayat bulan Poe’yu yüreklerinde taşımaktadırlar.

“Hiç unutmam soğuk bir aralık ayıydı;
Her söz kendi ölüsünü nakşediyordu yere
Sabah bir olsa diyordum –sığınıp kitaplara
Ertelemek için ölüm acısını”

Yaşamı ve eserleriyle büyük yazarlara, sanatçılara ve çeşitli sanat akımlarına esin kaynağı olan Poe; edebiyatın ve sanatın karanlık dehlizlerinde nefes almaya devam etmektedir. Onun yaşam öyküsünden yola çıkarak inşa edilen her eserde kimselerden esirgemediği kırılgan bakışları yeniden canlanmakta.

*İtalik yazılmış şiirler yazarın Erdoğan Alkan çevirisiyle Varlık Yayınları’ndan çıkan Annabel Lee isimli kitabından alıntıdır.