Felaket Filmi Arayanlara Yüksek Bütçeli Greenland

Aylardır beklediğimiz birkaç kere yayın tarihi değişen Greenland sonunda platformlara düştü.


Covid 19 döneminde düşük bütçeli yapımları izlemekten bıkmıştık. Neyse ki Greenland imdadımıza yetişti. Aylardır beklediğimiz birkaç kere yayın tarihi değişen film sonunda platformlara düştü. Amazon Prime’da da var görünüyor Amerika’da ama bizde yok.

Film daha ilk problemli dağılmış aile sahnesi itibariyle “Yoksa bunu da mı Roland Emmerich çekti” dedirtiyor. Onun çekmediğini bile bile bunu sormak da ayrı tabi. O derece benziyor onun filmlerine. 2012’nin özellikle kopyası sanki ama ana hatlarıyla. Filme o kadar da haksızlık etmeyeceğim.

Dağılmış aile hasta çocuk, seçilmiş insanlar ve onların imkanlarına kavuşmaya çalışan diğer sıradan insanlar… Filmimizin özeti bu lakin bu kadar basit değil.

Bu aksiyon gerilim türündeki filmi Ric Roman Waugh yönetmiş yazan da Chris Sparling. Sparling’in adını da daha önce duymadım. Lakin Angel Has Fallen’i yöneten Waugh’u duydum. Aksiyon konusunda görkemli sahneler çekmeyi iyi biliyor. Waugh Angel Has Fallen’ında dahil olduğu bir üçlemesi var. Üçünde olduğu gibi Greenland’de de Gerard Butler ile çalışmış.

Filmde inşaat mühendisi olan baş karakterimiz ve bir dargın  bir barışık ilişki yürüttüğü karısı (Monera Becarin) diyabet hastası oğullarıyla göktaşından kaçmaya çalışıyor.

Filmde düşük bütçeli yapımlarda olduğu gibi patlamalı çatlamalı sahneler sona bırakılmamış (Öyle filmleri niye seviyoruz avcaba). Filmin başından itibaren hep bir hareket ve koşuşturmaca var. Her ne kadar klişelerle dolu olsa da soluksuz izleniyor diyebilirim çünkü görsel efektler çok iyi.

Bu arada bu filmleri karakterlerin beceriksizlikleri üzerine kurmayı ne zaman bırakacaklar onu da merak etmiyor değilim. Yine bu filmde de bolca var o. Yola bakmadan araba kullanmalar, beklemen gerekirken gitmeler, körün gözüne heyecan yaratmak için konulmuş sahneler… Belki de insan böyle bir durumda hakikaten bu kadar beceriksiz oluyordur kimbilir.

Gerard Butler ilginç bir şekilde bu rollere çok iyi gidiyor. Biraz Amerikan inşaat işçisi fiziğinin etkisi büyük bunda. Müthiş bir oyunculuk gerektiren bir karakteri canlandırmıyor. O nedenle iyi diyebilirim. Monera Becarin her zamanki gibi çok güzel ve yetenekli. Butler ile uyumları çok iyi.

Film her şeyiyle 2012’ye çok benziyor ama bu kötü olduğu anlamına gelmiyor. Ben artık bu klişeleri kanıksadım. Detaylarda farklılıklar arayıp bulmaya çalışıyorum. Filmde o çaresizlik duygusu çok iyi verilmiş bir kere onun da altını çizelim. Zamanla yarışı 2012’ye göre daha derinden hissediyorsunuz. Yönetmenin abarttığı yerler de yok değil, örneğin kahramanlarımıza yardım görevliler bir müddet sonra rahatsız ediyor aynı zamanda insan seviyor da böyle iyiliksever olmalarını. Karışık durum vesselam. Anlaşılan Amerikan halkının vatanseverlik duygularına oynamışlar.

Sonuç olarak ben beğendim. Emeğe saygı diyorum klişelere rağmen. Sinema zaten duyguyu geçirmek değil mi, onu da fazlasıyla yapıyor.