20 Maddede Rus Edebiyatı

Rus gerçekçiliğinin ilk önemli örneği sayılan "Ölü Canlar" romanı ve "Palto, Burun" gibi öyküleriyle kendisinden sonra gelen hemen hemen tüm büyük Rus yazarları derinden etkilemiştir.


[3d-flip-book mode=”fullscreen” urlparam=”fb3d-page” id=”2188″ title=”false”]

1 – Rus Dili:
Rusça günümüzde yaklaşık 300 milyon insanın konuştuğu köklü ve geniş coğrafyaya yayılmış bir dildir. Rusça, Beyaz Rusça ve Ukraynaca ile birlikte Hint-Avrupa dil ailesinin Slav Dilleri grubunun Doğu Slav Dilleri alt grubuna girer.

2: Rus Edebiyatının Başlangıcı:
Tüm ulusal edebiyatlarda olduğu gibi Rus edebiyatı da sözlü ürünlerle başlar. Yani destanlar, masallar ve halk anlatıları edebiyatın temelini oluşturur. 12. yüzyılda yazıya geçirildiği düşünülen İgor Destanı, Rusların milli destanı sayılır. Kanaatimce Rus edebiyatını üç döneme ayırabiliriz: 1 -Puşkin Öncesi Rus Edebiyatı (12. yy – 18 yy), 2 -Puşkin’den Sovyet Devrimine, 3 -Sovyet Dönemi

3 -Puşkin Öncesi Rus Edebiyatı (12. yy – 18 yy):
Bu dönem edebiyatında orijinal yapıtlar pek görülmez. Bunda büyük oranda Çar Büyük Petro’nun batıya yakınlaşma çabalarının etkisi vardır. Bu dönemde Rus entelijiyansı batı taklidi (çoğunlukla Fransız) yapıtlar üretir. Bizdeki Tanzimat dönemi gibi, Rus yazarları da ulusal kültürden beslenmek yerine batının formlarını kullanır. Geçiş dönemi olarak adlandırılabilecek bu dönem, edebi açıdan olmasa da Puşkin ve Gogol’ü hazırlaması bakımından önemlidir.

4 – Puşkin’den Sovyet Devrimine (19. yy- 20. yy ilk yarısı):
Puşkin’in ilk yapıtlarını vermesiyle başlayıp 1917 yılına kadar süren bu dönem Rus edebiyatının altın çağıdır. Özellikle roman ve öykü alanında en önemli Rus yazarları çoğunlukla bu dönemde yetişmiştir. Başta Puşkin, Tolstoy ve Dostoyevski olmak üzere, Turgenyev, Gonçarov, Çehov, Gogol, Lermontov, Gorki gibi devler hep bu dönemde eserlerini üretmiştir.

5 -Aleksandır Puşkin (1799-1837) :
Rus edebiyatı söz konusu olduğunda Puşkin’e ayrı bir parantez açmak şart. Puşkin, İtalya’da Dante, Almanya’da Goethe, İngiltere’de Shakespeare ve Türkiye’de Yunus Emre nasıl bir yer kaplıyorsa Rusya’da da öylesi önemdedir. Rus şiir dilinin kurucusu ve en önemli ismidir. Macar edebiyat tarihçisi Antal Szerb’in deyimiyle “Puşkin’in yazın tarihi açısından görevi ortak Avrupa romantizmini Rusça’ya aktarmış olması ve aynı zamanda romantizmin kendine özgü bir Rus biçimini bulmuş olmasıdır”(1).

Nikolay Gogol

6 – Nikolay Gogol (1809 -1852):
Rus gerçekçiliğinin ilk önemli örneği sayılan “Ölü Canlar” romanı ve “Palto, Burun” gibi öyküleriyle kendisinden sonra gelen hemen hemen tüm büyük Rus yazarları derinden etkilemiştir. Gogol’ün çizdiği silik ve ezik memur tiplemesi adeta klasik Rus memuru tipolojisini oluşturmuştur. Burada Gogol ile ilgili pek popüler bir yargıyı anmadan geçmeyelim. Malumunuz olduğu üzere Dostoyevski, “Hepimiz Gogol’ün Palto’sundan çıktık” diyerek onun Rus edebiyatındaki yerine en keskin vurguyu yapmıştır.

7 – Fyodor Dostoyevski (1821-1881):
Hiç kuşku yok ki dünya edebiyatının en iyi romancılarından biri ve muhtemelen en etkileyicisidir. Yapıtlarındaki belirgin teknik sorunlara rağmen nasıl oluyor da okur üzerinde bu derece iz bırakabiliyor, okuru metnine hapsedebiliyor? Bu şaşırtıcı olduğu kadar şeytani olan güç, Mihail Bahtin ve Rene Girard gibi daha pek çok saygın eleştirmenin de sıklıkla tartıştığı bir konudur. Freud ise bunu bir cümleyle özetliyor: “Bilinçaltı ile ilgili her şeyi Dostoyevski’den öğrendim”.

8 – Lev Tolstoy (1828-1910):
Muhtemelen dünya edebiyatının en iyi üç beş romanından ikisinin yazarıdır: Savaş Ve Barış, Anna Karenina. Bu iki roman için, roman tekniği açısından en kusursuz romanlardır dersek itiraz eden pek çıkmaz. Ancak yaşadığı süre boyunca romancı olmaktan ziyade bilge ve düşünür olarak öne çıkmak isteyen Tolstoy, bu doğrultuda gerçeği arayışını ömrü boyunca sürdürmüştür. Yaşadığı dönemde bu arzusuna erişti mi bilemeyiz ancak tarih onu bilge adamdan ziyade tarihin en iyi romancılarından biri olarak selamlamaktadır. İşin en enteresan kısımlarından biri ise, aynı dönemde ve aynı ülkede yaşayan bu iki büyük yazar, Tolstoy ve Dostoyevski hayatları boyunca hiç karşılaşmamışlar.

Anton Çehov

9 – Anton Çehov (1860 -1904):
Yalnızca Rus öykücülüğünün değil, dünya edebiyatının da en önemli yaratıcılarındandır. Gerek öyküleri gerekse oyunlarıyla yaşadığı çağa damga vurmuş, modern anlamda kısa öykünün temellerini atmıştır. Gogol’de olduğu gibi, Çehov karakterleri de küçücük dünyaları içerisinde silik hayatlar yaşayan memurlardan oluşur. Çehov çoğunlukla alaycı ve acımasız bir üslupla memurları ve bürokrasiyi eleştirir. Toplam sekiz cillte toplanan tüm öyküleri dilimize çevrilmiştir.

10 – Sovyet Dönemi (20. yüzyıl):
1917 yılında Çarlık rejiminin yıkılmasıyla Lenin önderliğinde yeni bir devlet yapılanmasına gidilen Rusya’da, edebiyat ortamının da stabil kalması beklenemezdi tabi. Özellikle daha toplumsal yapıtlara öncelik tanınan bu dönemde, yazarlar da devlete hizmetle mükelleftir. Edebiyat yalnızca rejimin savunusu içindir. Yazarlar üzerinde sansür ve baskı mekanızması ağırlığını hissetttirir. Ancak Stalin’in 1953’teki ölümünden sonra yazarların daha özgür ve görece rahat olduğu bir dönem başlar. Bu dönemde Ruslar belki Tolstoy ve Dostoyevski çapında yazarlar çıkaramadı; ancak yine de dünya edebiyatında bugün dahi hayranlıkla okunan onlarca yazar Sovyet döneminin tüm baskılarına rağmen seslerini dünyaya duyurmayı başardıl: Mayakovski, Bunin, Bulgakov, Şolohov, Simonov, Ehrenburg, Soljenitsin, Yevtuşenko ve Pasternak…

11- Sovyet Rejiminin Olumsuz Etkileri:
Kimi muhalif yazarlar (Bulgakov, Soljenitsin, Pasternak…) ciddi sansüre uğrar, yapıtlarını yayımlamakta zorlanır. Kimileri sürgüne veya hapishanelere gönderilir. Bu tip baskılara maruz kalan yazarlar çoğunlukla yurtdışına kaçar ve yapıtlarını orada yayımlar. Örneğin Bulgakov başyapıtı sayılan Usta ile Margarita’yı 1932’de yazmasına rağmen kitap Rusya’da yayımlanmak için 1966 yılını bekleyecektir. Oysa Bulgakov bunun yayımlandığını bile göremeden 1940 yılında ölecektir. Pasternak rejimin korkusundan kendisine vrilen Nobel edebiyat ödülünü reddetmek zorunda kalır. Soljenitsin ise defalarca kovuşturmaya uğrar.

12 – Sovyet Rejiminin Olumlu Etkileri:
Bu dönemin kimi yazarlar üstünde ise olumlu etkisi olur. Örneğin Maksim Gorki, Konstantin Simonov, İlya Ehrenburg gibi sosyalist gerçekçi çizgideki yazarlar ülkede el üstünde tutulmuş, yapıtları milyonlarca basılmış ve Sovyet rejiminin edebiyat alanındaki başlıca kalemleri olarak tüm dünyada ün salmışlardır. Hatta Gorki’nin doğduğu kente adı verilmiş, tabutunu bizzat Stalin omuzunda taşımıştır.

13- Modern Rus Şiiri:
Modern Rus şiiri genellikle Vladimir Mayakovski ile başlatılır. Şair, çevirmen ve Rus edebiyatı uzmanı Ataol Behramoğlu, Mayakovski’nin önemini şöyle özetler: “Fütürüzmin getirdiği yeni ritmik ve sözsel deney ustalıklarını olağanüstü bir içtenlik ve devrimci tutkuyla yoğurarak, kişisel ve toplumsal olanın sentezine ulaşarak, denebilir ki Puşkin sonrası şiirde en büyük aşamayı oluşturdu(2).” Mayakovski’nın açtığı yolda, yoldaşı Sergey Yesenin, Aleksandır Blok, Osip Mandelştam, Anna Ahmatova, Konstantin Simonov, Boris Pasternak, Yevgeny Yevtuşenko ve Andrey Voznesenski gibi kalburüstü şairler yetişmiştir. Özellikle Pasternak’ın Nobel ödülü alması sonrası Rus şiirine tüm dünyada ilgi artmış ve Yevtuşenko ile Voznesenski de dünya çapında milyonlarca okura ulaşmışlardır.

14 – Vladimir Mayakovski (1893-1930):
Burada yine bir isme parantez açmak gerekiyor; zira Mayakovski yalnız Rus şiirinin değil çadaş dünya şiirinin de doruklarından biridir. Henüz 37 yaşında ölmesine rağmen, şiir dili ve biçimindeki devrimci yönü sayesinde başta Nazım Hikmet olmak üzere, dünya şairlerini izinden sürüklemiştir. Mayakovski’nin şiirin hem içeriğinde hem de biçiminde devrimsel yenilikler yapmıştır. “Yirmi yıl boyunca bütün şiir türlerinden eser vermiş, kendisinden önce bütün hakim şiir anlayışlarını gerek biçim, gerek muhteva bakımından adeta tersyüz etmiştir. Kullandığı kafiyeler ve kurduğu ritmler daima rastlanmadık cinsindedir.” (3)

15- Rus Tiyatrosu:
Rus edebiyatı şiirde ve romandaki zenginliğini tiyatroya da yansıtmıştır diyebiliriz. Hepsi başarılı birer öykücü olan Çehov, Gorki, Gogol ve Bulgakov’un oyunları bugün hala dünyanın dört bir yanındaki tiyatrolarda sahnelenmektedir. Bu üç büyük usta haricinde Ruslar, Aleksandr Ostrovski ve Aleksey Tolstoy gibi iki büyük oyun yazarı, Konstantin Stanislavski ve Vsevolod Meyerhold gibi iki duayen tiyatro yönetmeni de çıkarmıştır. Stanislavski’nin tiyatro üstüne kuram ve teorileri ise günümüzde hala tiyatro ve sinema okullarında okutulmaktadır.

16- Rus Edebiyat Eleştirisi:
Rusya’da güçlü bir edebi eleştiri geleneği vardır. Özellikle Nikolay Nekrasov, Visaryon Grigoryeviç Belinski, Nikolay Çernişevski, Anatoli Lunaçarski, Viktor Şklovski, Vladimir Proppp, Boris Tomaşevski, Yuri Tınyanov, Roman Jakopson ve Mihail Bahktin gibi dünya çapında pek çok saygın eleştirmen, Rus eleştiri geleneğinin gücünü göstermesi bakımından önemlidir. Rus eleştiri okulunun zirvesi ise Rus Biçimcileri diye bilinen formalistlerden oluşan gruptur. Yüzyılın başlarında (1915 -1930) bir araya gelen birkaç eleştirmenin ortaya attığı teoriler, onların sonraki yıllarda Rus Biçimcileri olarak adlandırılmasına vesile olmuştur. Viktor Şklovski ve Roman Jakobson’ın başını çektiği bu gruba göre, bir edebi metin dış etkenlerden bağımsız olarak yalnızca kendi içindeki unsurlarla değerlendirilmeli. Böylece ileride yapısalcılık olarak adlandırılacak ve tüm edebiyat, sanat camiasını etkileyecek akıma zemin hazırlamıştır.

17- Rus Bilimkurgu Edebiyatı:
Yirminci yüzyılın ilk yarısından itibaren Yevgeni Zamyatin’in açtığı yoldan ilerleyen bir Rus bilimkurgu geleneği mevcuttur. Zamyatin’in “Biz” adlı distopyası türünün dünya edebiyatındaki ilk ve hala en önemli örneklerinden biri sayılır. Zamyatin’in açtığı yolda Boris ve Arkady Strugatsky, Mihail Bulgakov ve Dmitry Glukhovsky gibi fantastik – bilimkurgu alanında dünya çapında yazarlar yetişmiştir.

18 – Günümüz Rus Edebiyatı:
Yukarıda gördüğümüz üzere oldukça köklü ve nitelikli bir edebi miras kaldı günümüz Rus yazarlarına. Genç yazar adayları ustalarının izlerini taki etmeyi sürdürdüler. Ancak 1990 yılında Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla oluşan karamsar, tekinsiz, umutsuz hava bir yana; teknolojinin, bilgisayarın ve sosyal medyanın hakim olduğu, sınırsız özgürlüğün teknoloji yoluyla vaad edildiği günümüzde, artık genç Rus yazarlar da bu koşulların itelemesiyle yeni biçim ve tür arayışlarına girmeye başladı. Viktor Pelevin, Boris Akunin, Viktor Erofeyev, Tatyana Tolstaya, Lyudmila Ulitskaya, Mikhail Şişkin gibi yazarlar günümüz Rus edebiyatını sırtlıyor. Bakalım gelecee hangileri intikal edecek?

19 -Nobel Edebiyat Ödüllerinde Rus yazarlar:
Nobel ödüllerinin verilmeye başlandığı 1901 yılından itibaren kimi Rus yazarları da bu en prestijli edebiyat ödülüne değer görülmüştür. İlkin 1933 yılında İvan Bunin bu ödüle değer görülürken, sırasıyla 1958’de Boris Pasternak, 1965’te Mihail Şolohov, 1970’te Aleksandır Soljenitsin, 1987 yılında Joseph Brodsky ve son olarak 2015 yılında Svetlana Aleksiyeviç bu ödülü almıştır. Nobel edebiyat ödülünün prestijine gölge düşüren en önemli etkenlerden biri de sadece döneminin değil, tüm zamanların en iyi yazarlarından Tolstoy’a bu ödülün verilmemesidir.

20 -Mutlaka Okunması Gereken Yirmi Rus Klasiği
Yüzbaşının Kızı : Puşkin
Ölü Canlar – Nikolay Gogol
Bir Delinin Hatıra Defteri – Nikolay Gogol
Savaş ve Barış – Lev Tolstoy
Anna Karenina -Lev Tolstoy
Suç ve Ceza : Fyodor Dostoyevski
Karamazov Kardeşler – Fyodor Dostoyevski
Bütün Öyküler – Anton Çehov
Oblomov – İvan Gonçarov
Babalar ve Oğullar – İvan Turgenyev
Ana – Maksim Gorki
Nasıl Yapmalı – Nikolay Çernişevski
Doktor Jivago – Boris Pasternak
Savaş Üçlemesi (Paris Düşerken, Dipten Gelen Dalga, Fırtına) – İlya Ehrenburg
Ve Durgun Akardı Don – Mihail Şolohov
Ve Çeliğe Su Verildi – Nikolay Ostrovski
Usta ile Margarita – Mihail Bulgakov
Toplu Öyküler – İsaac Babel
Biz – Yevgeny Zamyatin
ivan deniseviç’in Hayatında Bir Gün – soljenitsin
Notlar:
1 – Dünya Yazın Tarihi, Antal Szerb, Dost Kitabevi, 2008, sayfa 588.
2 -Çağdaş Rus şiiri Antolojisi, Ataol Behramoğlu, Can Yayınları, 2008, sayfa, 19.
3 -Sovyet Şairleri Antolojisi, Attila Tokatlı, Yön Yayıncılık, sayfa 133.